XI. yüzyılın ilk yarısından itibaren Anadolu’ya gelerek bu coğrafyayı kendilerine yurt edinen Türklerin, bölgedeki Hıristiyanlara karşı acımasız ve hoşgörüsüz bir politika takip ettiklerine dönük Batı dünyasında, yaygın bir kanaat vardır. Bu yaklaşım, zaman zaman yalnızca kanaat olmaktan da öteye geçip ağır suçlamalara, Anadolu’daki Hıristiyanların Türkler tarafından zorbaca bir vahşete maruz bırakılarak atalarının yurtlarından sürüldüklerine dair…
Gayrimüslim toplulukların Müslümanlarla iç içe yaşadıkları bir toplum yapısı, bugün bile bize oldukça yabancı gelebilir. Ama Anadolu’da bu birlikte yaşama beceresi, komşuluk, birbirinin hakkına riayet gibi yek diğerini hesaba katmayan vahşi bir benlik anlayışının uzağında bir sosyal mutabakat dahilinde şekillenmiş bulunuyordu. Genel hatları itibarıyla da dış mihraklı misyon faaliyetlerinin Osmanlı tebaası topluluklar üzerinde daha yoğun…
Avrupa devletleri tarafından 1895 yılında Bâbıâlî’ye verilen muhtırada isimleri belirlenen ve “Vilayât-ı Sitte” olarak kavramlaştırılan altı Osmanlı vilayetinden birisi olan Sivas’ta Türk ve Ermeni topluluklarının birlikte yaşamalarının tarihi Bizans dönemine kadar uzanır. Ücretli asker olarak bu devletin ordusunda istihdam edilen Bulgar, Peçenek ve Uz gibi Hıristiyan Türkler ile Ermeniler, Kapadokya’nın en önemli merkezi Sivas’a yerleştirilmişlerdi….
325 ile 330 yılları arasında inşa olunan İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olması dolayısıyla her zaman Ermeniler için de önemli bir merkez oldu. 390‘lı yılların başında imparatordan icazet almak üzere İstanbul’a gelen devrin Ermeni Gatoğigosu, yani baş patriği Surp Sahag ve beraberindeki Surp Mesrob ile öğrencileri şehre geldiklerinde Agomidian Manastırı’nda ikamet ettiler. Başkentte teoloji ve…
Osmanlı tebaasının bir kısmını gayrimüslimler teşkil etmekteydi. İslâm hukukuna göre, İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslimler “Zimmî” statüsünde olurlardı. Buna göre; gayrimüslimler din ve vicdan hürriyetinden yararlanırlar, din değiştirmeye zorlanamazlar ve kendi ibadethanelerini açarlar, can ve malları İslam devletinin güvencesi altına alınırdı. Bu korumaya karşılık gayrimüslimler cizye ve haraç vergisi vermek ve istisnalar dışında İslâm devletinin hükümlerine…
XIX. yüzyılda yaşanan hadiseler ile gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batılılaşma-Modernleşme sürecinde, belirleyici olmuştur. Söz konusu süreçte sadece fen ve teknikte değil, kurumlar, kanunlar ve hatta âdetler konusunda âdeta yeni bir düzen ve sistem inşa edilmiştir. Bu değişim ve dönüşümde İmparatorluğu oluşturan kavimlerden biri olan Ermeniler oldukça etkili olmuşlar, bilhassa sosyal ve kültürel sahada öncülük sayılabilecek yeniliklere…
Ermeni meselesinde İttihat ve Terakki cemiyetinin iktidara gelmesiyle yeni gelişmeler olduğu, bu partinin söz konusu meseleye toplu ve kesin bir son vermek amacıyla tehcir uygulamasına giriştiği, üzerinde en çok durulan ve türlü spekülatif bilgi birikimine yol açan konuların başında gelir. Aslında II. Abdülhamit yönetimini devirebilmek için yurt dışındaki Genç Osmanlılar ile başta Taşnaklar olmak üzere…
1919-1922 yılları arasında Anadolu’daki Türk-Ermeni ilişkileri incelenirken önce Anadolu’da ki Türk ve Ermeni milletleri arasındaki münasebetlerin durumu ortaya konulacak, daha sonra ise Doğu ve Güney cephelerindeki mücadelelere değinilecektir. Anadolu Vilayetlerindeki Türk-Ermeni İlişkileri Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine Ermeniler, İngilizlerin de yardım ve kışkırtmalarıyla yeniden organize olmaya başlamışlardır. Sevk ve iskana tabi tutulan Ermenilerin de geri dönerek…
Yaklaşık 1000 yıldır birlikte yaşayan Türkler ve Ermenilerin ilişkileri, tamamen isyan ihanet, tehcir ve düşmanlık üzerine kurulmamış hatta, bilinenin aksine Ermeniler, Greklerden kurtuldukları için Türkleri kurtarıcı olarak görmüşlerdir. Osmanlı Devleti’nde Ermeniler, “millet sistemi” çerçevesinde yönetilmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte Türk Ermeni ilişkileri, farklı bir boyut kazanmıştır. Cumhuriyet, “ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün” olarak “üniter”…
Cihan harbi sırasındaki Rus-Ermeni-Türk münasebetleri, tarihinin en yoğun dönemini yaşamıştır. Özellikle Türkiye’nin Kafkasya ve Şark Cephesi gelişmeleri, bu üç aktörün ilişkilerinin hikâyesidir. Türk idarî ve askerî makamlarına yönelik olarak bu savaş sırasındaki Ermeni faaliyetlerinde Rusların başlıca faktör olduğu gerçeği, birçok kaynakta atlanmış veya gözardı edilmiştir. Bilhassa Türk-Rus mücadelelerinde, Doğu vilayetlerindeki Ermeniler Rusların tebaasıymış gibi davranmışlardır…
Rusya’da Çarlık rejimini yıkan Ekim Devrimi’nin ardından kurulan Rus Hükümeti merkezde kontrolü ele aldıktan sonra, ülkenin çevre bölgelerinde de kontrol tesis etmeyi amaçlamıştır. Bu çerçevede Kafkasya’ya bu bölgenin üç toplumunu temsilen (Türk, Ermeni ve Gürcü) üç delegeden oluşan bir heyet göndermiştir. Bu arada Ekim Devrimi’nin yarattığı karmaşayı fırsat bilen bölge ulusları bağımsız devletler kurmak için…