Sevk ve İskan Uygulaması

Ermenilerin zorunlu göçü ile ilgili Tehcir Kanunu olarak bilinen kanun, Dâhiliye Nazırı Talât Bey’in girişimleriyle 27 Mayıs 1915 tarihinde hazırlanmış ve 1 Haziranda Meclis-i Vükelâ’ca karara bağlanıp uygulamaya konulmuştu. Kanun, savaşın olanca hızıyla devam ettiği bir dönemde uygulanmaya çalışılıyordu. Bu nazik ortamda Osmanlı hükümeti de kendi vatandaşları olan Ermeniler hakkında olumsuz bir tutum sergilemekten de kaçınıyordu. Aniden ortaya çıkan sevk ve iskân meselesi, Dâhiliye Nezareti İskân-ı Aşâir ve Muhâcirîn Müdüriyeti tarafından özel olarak çıkarılan yönetmelik çerçevesinde yürütülüyordu.

Ermenilerin iskân işlerinin adil bir şekilde yapılabilmesi için Dâhiliye Nazırı Talât Bey, adı geçen müdürlüğün alması gereken tedbirleri şöyle sıralamıştı: Nakli gerekenler, iskân edilecekleri yerlere refah içinde can ve mal güvenlikleri sağlanarak sevk edileceklerdir. Gittikleri yerlerde kesin yerleştirilmelerine kadar, geçimlerini sağlayabilmeleri için kendilerine göçmen ödeneğinden yardım yapılacaktır. Eski mali durumlarına uygun olarak kendilerine arazi ve mal verilecektir (BOA, DH. ŞFR, nr: 53/305; BOA, MVM, nr: 198/163). Hükümet tarafından göçmenler için ev yaptırılacaktır. Çiftçilere tohumluk, zanaat erbabına alet-edevat verilecektir. Terk ettikleri taşınabilir mal ve kıymetler kendilerine ulaştırılacak, bu mümkün olmadığı takdirde bunların karşılığı para olarak ödenecektir. Boşaltılan şehir ve kasabalarda bulunan Ermenilere ait gayrimenkullerin sayımı yapılacak, bunların cinsleri, miktarları ve kıymetleri tespit edildikten sonra köylere yerleştirilecek diğer muhacirlere verilecektir. Ermenilerden boşaltılacak yerlere iskân edilecek muhacirlerin kullanabilecekleri mallar, yani zeytinlik, dutluk, bağ ve bahçeleri, han, fabrika, depo ve dükkân gibi gelir getirecek taşınmaz mallar açık artırma ile satılacak veya kiralanacak; elde edilecek gelir, sahiplerine verilmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir (BOA, MVM, Nr: 198/163; BOA, DH. ŞFR, Nr: 54/202, 381; 55/107; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler 1994: 11-12).

Osmanlı hükümeti başlangıçta bazı bölgeleri tehcir kararının dışında bırakmıştı. Ancak Erzurum, Aydın, Trabzon, Samsun, Çanakkale, Adapazarı, Konya vb. yerlerde de Ermenilerin çeşitli terör eylemlerine karıştığı görülünce bunların önemli bir kısmı göç ettirildi. Bu aşamada bazı Ermenilerin ihtidâ ettikleri görüldü. Talât Bey, bu gibilerin şehir merkezlerinde topluca bir araya gelemeyecekleri şekilde dağıtılarak yerleştirilmesi için Samsun, Erzurum ve Trabzon valiliklerine talimatlar gönderdi (BOA, DH ŞFR, Nr. 920). Hükümetin bütün iyi niyetlerine rağmen, din değiştiren Ermenilerden bir kısmının ihtidâ belgelerini şeyhülislamlık makamına resmen bildirmelerine rağmen tedhiş eylemlerine katıldıkları, Ermeni çetelerine yardım ettikleri görüldü. Bunun üzerine Talât Bey, vilayetlere gönderdiği 20 Temmuz tarihli şifreli talimatlarla bu gibilerin din değiştirmelerinin hiçbir kıymetinin olmadığını, kendilerine gösterilen müsamahayı kötüye kullandıklarını belirterek bundan sonra katiyen istisnâi muamele yapılmayarak tehcir hükümlerinin uygulanmasını istedi (BOA, DH ŞFR, Nr: 1338)

Dâhiliye Nâzırı Talât Bey, 11 Eylül 1915 tarihli emirnamelerinde erkekleri sevke tabi tutulan kimsesiz ailelerin, Ermeni ve yabancı bulunmayan köy ve kasabalara yerleştirilmelerini ve geçimlerini temin etmek için bir miktar para verilmesini istedi. Ayrıca on yaşına kadar olup sevke tabi tutulmayan çocuklar yetimhanelere yerleştirilecekti. Yetimhanelerin yeterli olmaması halinde zengin Müslüman ailelerin yanlarına verilerek yetişmeleri ve eğitime devam etmeleri sağlanacaktı. 20 yaşına kadar olup tehcir edilmeyen genç ve dul kadınların kendi rızalarıyla Müslüman erkeklerle evlenmelerine izin verilmişti (BOA, DH ŞFR, Nr: 278, 30 Ağustos 1331).

Sevk boyunca Ermenilerin her türlü ihtiyaçları karşılanmış, güvenlikleri için tedbirler alınmış, göç yolları üzerindeki menzillere ve istasyonlara yiyecek stokları yapılmıştı. Hükümet tarafından ilgili vilayetlere tahsisatlar gönderilirken, yabancı diplomatlar ve misyonerler de hükümetin bilgisi dâhilinde göçmenlere yardımlarda bulunmuşlardı. (Babacan, 2014, s. 139). Vilayetlere gönderilen emirlerle Ermenilerin devlete ve şahıslara olan borçlarının ya ertelenmesi ya da tamamen silinmesi istenmiştir. Diğer taraftan hastalık halinde tedavi edilebilmeleri için sağlık görevlileri tayin edilmiş, ayrıca tehcire tabi tutulanlar arasında bulunan suçlu ve zanlılar hakkındaki takibat da ertelenmiştir (Halaçoğlu, 2001, s. 67-68).

20 yaşına kadar kız çocuklarının ve en az 10 yaşına kadar olan erkek çocukların göç ettirilmeyerek, Müslüman köylere dağıtılmaları ve buralardaki ailelere evlatlık olarak verilmesi, böylece güvenliklerinin sağlanması istenmişti. Aksi davranışta bulunan idareci ve memurların cezalandırılacağı önemle vurgulanmıştı (BOA, DH ŞFR, Nr: 921). Ayrıca ticaretle uğraşanlar, mahallî yönetimlerce tanınan, kendi işleriyle meşgul aileler, oturdukları sancak ve vilayetler içerisinde yerleri değiştirilmek suretiyle güvenlik altına alınacaklardı (BOA, DH ŞFR, Nr: 3822). Ermeni mebuslar ve aileleri de yerlerinde bırakılmışlardır.

Göçmenleri Koruma Tedbirleri

Dâhiliye Nazırı Talât Bey, iskân esnasında dikkat edilmesi gereken hususları, 28 Ağustos 1915 tarihli talimatname ile şöyle belirlemişti:

  1. Arabayla veya yaya olarak yola çıkan gruplar, en yakın demiryolu istasyonuna götürülecek, oradan da yerleştirilecekleri yerlere trenle sevk edileceklerdir.
  2. Tehcire tabi tutulanlar, tren istasyonlarına vardıklarında aile reisleri asker olan veya bakacak kimsesi bulunmayan kadın ve yetimler, durumlarını resmî belge ile yetkililere ibraz ettikleri takdirde başka yere iskân edilmeyerek istasyon yakınındaki şehir, kasaba veya köylere yerleştirileceklerdir. Yer değiştirmek istemeyen Katolik ve Protestan Ermeniler de bu haktan istifade edebileceklerdir.
  3. Tehcir hareketinin başlamamış olduğu bölgelerde uzun süredir yerleşmiş bulunan ve bu yerleri terk etmek istemeyen asker aileleri, Katolik ve Protestan Ermeniler tehcir dışında kalacakları gibi, memleketin ekonomisi için faydalı olan imalathaneler ve bunlarda çalışan işçi sanatkârlarla demiryollarında çalışan Ermeniler ve bunların aileleri de tehcir dışında tutularak yerlerinde bırakılacaklardı.
  4. Başka yerlere iskân edilecek Ermenilerin, sevk sırasında iaşeleri temin edilecek, seyahatleri esnasında yiyecek satın alacak güçte olmayan fakirlerin iaşeleri ücretsiz olarak karşılanacaktır.
  5. Sevk sırasında Ermenilerin güvenliği sağlanacaktır. Hamile kadınların ve yeni doğmuş çocukların ihtiyaçları karşılanacaktır. Hastaların her gün doktorlar tarafından muayeneleri yapılacak, fakirlere iyi yemek çıkarılacaktır. Uygunsuz hareketlerde bulunan görevliler, bu tutumlarından dolayı tam sorumlu olacaklardır.
  6. İskâna tabi tutulanlar arasında yerlerini terk etmek istemeyenler veya yerlerine dönmek isteyenlerden makul sebep gösterenlerin dilekçeleri görevlilerin görüşleri de alınarak Dâhiliye Nezaretine gönderilecek ve Nezaretin vereceği cevaba göre hareket edilecektir.
  7. Ereğli ve Pozantı arasındaki bölgede tehcire tabi tutulanlar, kısmen demiryolu, kısmen de motorlu vasıtalarla seyahat edeceklerdir. Hastalar, düşkünler ve çocukların trenle seyahat edebilmeleri için öncelik tanınacaktır. Bunların dışında kalanlar, araba ve katır vasıtasıyla veya yaya olarak menzillerine sevk edileceklerdir. Seyahat süresince her kafilenin refakatinde birer muhafız ve levazım mangası bulunacaktır.
  8. Göç sırasında veya konaklama esnasında Ermeni göçmenlere yapılacak herhangi bir saldırı derhal önlenecektir. Saldırıda bulunanlar tevkif edilerek Divan-ı Harb mahkemesine sevk edilecek ve en ağır şekilde cezalandırılacaktır.
  9. Seyahat esnasında resmî görevlilerin nezaretlerindeki sivil görevlilerin vazifelerini ihmal etmeleri veya kötüye kullanmaları halinde, bu durumdan resmi görevli kişiler sorumlu olacaklar ve ilk seferde para kesme ile tekrarında ise tenzil-i rütbe ve tenzil-i maaş ile cezalandırılacaklardır.
  10. Göçe tabi tutulanlardan hediye veya rüşvet alan, vaat veya tehdit ile kadınları istismar eden ve onlarla gayri meşru münasebet kuran görevliler derhal azledilip Divan-ı Harbe sevk edilecek ve en ağır şekilde cezalandırılacaktır.

Çocuklar ve Kadınlar

Tehciri organize eden İskan-ı Aşair ve Muhacirin Müdüriyeti’nin raporunda, sevk döneminde Ermeni yetimleriyle ilgili yapılan uygulamalar hakkında çarpıcı bilgiler içermektedir. Buna göre dağ başlarında, köy harabelerinde, yollarda ve çarpışmalara sahne olan şehirlerde anasız, babasız, sefil ve ölümle pençeleşen çocuklara tesadüf edilmiş ve bunların hayatlarını korumak için devlet birçok yerde alelacele darüleytamlar kurarak hepsini muhafaza altına almıştı. Dönemin şartları göz önüne alındığında, çocuklarla ilgili böyle bir kurum tesis ederek onları hayata bağlayan uygulama, sosyal devlet anlayışının sürdürüldüğünün kanıtıdır (Babacan, 2014, s. 149).

Urfa ve çevresindeki Ermeni muhacirleriyle ilgilenen Muhacirîn Müdürü Şükrü Bey’in faaliyetleri sonucunda Urfa’da Ermeni yetimleri için bir yetimhane açıldı. Bakıcı ve mürebbiye olarak bazı Ermeni kadınları görevlendirildi. Komşu şehirlerde de benzer faaliyetler yürütüldü. Elazığ’da 700 Ermeni çocuk için bir yetimhane açılmış her 10 veya 15 çocuk için bir Ermeni hemşire tahsis edilmişti (Atnur, 2005, s. 54).

Ermenilerin göç ettirildiği güney vilayetlerinde muhacirlerin sayısı artınca, bölgedeki idareciler, sorumluluk alanlarındaki asker ve ahalinin iaşe ve barınmaları, yerleştirilmeleri konularında güçlükler çekmeye başladılar. Tabii ki bu arada bakıma ve yardıma en çok ihtiyacı olan Ermeni yetim ve kimsesiz kadınların buralarda muhafazası güçleşmişti. Bu nedenle kimsesiz çocukların mümkünse artık buralara gönderilmemesi, gelenlerin de memleketin iç bölgelerine döndürülmesi ihtiyacı hâsıl olmuştu. Hatta İstanbul’a kadar gönderilmeleri gündeme gelince Muhacirîn Müdürlüğü, buna imkan olmadığını belirtip, mümkün mertebe Anadolu içlerinde, Sivas gibi güvenli olabilecek şehirlerde kalabileceklerini ifade etti (BOA, DH. ŞFR, nr. 61/20). Bununla birlikte çocuklar, sadece Sivas’a değil, İzmit, Konya, Balıkesir ve Adapazarı gibi vilayetlerde bulunan yetimhanelere de yerleştirilmişlerdir. Bu şekilde yerleştirme savaşın sonlarına kadar devam etmiştir. Ancak doğrudan veya dolaylı olarak savaş nedeniyle ailesini kaybeden Ermeni çocuklarından ebeveynleri bulunanlar ailelerine teslim edilmiştir (Atnur, 2005, s. 56-57).

Ermeni çocuklarıyla ilgili çalışmaların başında, dönemin Dâhiliye Nazırı Talât Bey bulunmakla beraber, Ermenilerin göçürüldüğü bölgenin sorumlusu olan Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa da süreçte önemli yer tutar. Türk ordusunun, Arapların ve bölgeye gelen Ermenilerin açlıkla karşı karşıya kaldığı bir dönemde Cemal Paşanın, İtilaf Devletleri donanması tarafından abluka altında bulunmasına rağmen Suriye ve Lübnan’da Ermeniler ve yetimleri için önemli çalışmalar yaptığı yerli ve yabancı kaynaklarda vurgulu biçimde anlatılmaktadır. Cemal Paşa’nın önemli faaliyetlerinden biri, Ayin Tura Manastırı’nda kurduğu bir yetimhanede Ermeni yetimlerini toplayıp, onların bakımlarını ve eğitimlerini sağlamasıdır (Atnur, 2005, s. 58-59).

Ermeni yetimlerini yerleştirmek için mevcut yetimhaneler, öksüz evleri, okulları ve yeni yapılan binalar yetersiz kalınca, devlet bazı manastırlarda darüleytamlar kurmuştur. Yetimlerin misyonerlerden uzak tutulmasını isteyen hükümet bunun için askerî ve idari tedbirler almasına, Ermenilerin sevki sonucunda öğrencisiz kalan okulları Amerikalı ve Alman misyonerlerin yetimhaneye çevirmelerini engelleyerek onlardan kurtulmayı düşünmesine rağmen, imkânsızlık yüzünden Amerikalı misyonerlerin bu yöndeki faaliyetlerine izin vermiş ve hatta bunları desteklemiştir. Ayrıca Cemal Paşa’nın sorumluluk bölgesinde, Ermenilerin yönetiminde, kimsesiz çocuklar için yetimhane kurmalarına izin verilmiştir. Aynı şekilde İstanbul’da Ermeni yetimhanelerinin bulunması ve bazı Ermeni dinî yapılarının içerisinde yetimhaneler oluşturulması Türk hükümetinin Ermeni yetimleri ile ilgili sorunların çözümünde Ermeni kurumlarından da yararlanmaktan kaçınmadığını göstermektedir (Atnur, 2005, s. 64).

Ermeni yetimlerinin öncelikle kendi dinî eğitimlerini alabilecekleri kurumlara ve yetimhanelere yerleştirilmeleri, açıkta kalanların Ermeni ailelerin yanlarına, bu da yetersiz kalırsa Müslüman ailelerin yanlarına yerleştirilmelerine dikkat edilmiştir. Kimsesiz Ermeni çocukların verildikleri Müslüman aileler yanında İslam adabına göre yetiştirilmelerinin, onları Müslümanlaştırmaya dönük bir politika olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Zira böyle bir amaç güden hükümetin, yetimleri Ermenilerin kontrolündeki ya da ecnebilerin sorumluluğundaki okul ve yetimhanelere yerleştirmesi beklenemez. Kaldı ki Müslüman yetimhanelerine kaydedilen ve yasa gereği Müslüman ismi konulan öğrencilere bu yetimhanelerde dinî eğitim verilmemiştir. Yaş itibarıyla küçük olan bu çocukların evlerinde kaldıkları insanların dinlerinden etkilenmeleri tabii idi. Tüm bunların çocukların hayatta kalması için yapıldığı gerçeği, göz önünde bulundurulmalıdır (Babacan, 2014, s. 151-152).

Dinî baskılar veya telkinlerden ziyade, Ermeni yetimlerinin hayatta kalabilmeleri için en acil ihtiyaçları, iaşe idi. Dâhiliye Nezareti vali ve diğer yetkilileri sık sık uyararak yetimlerle kadınların iaşelerinin sağlanmasını ve ihtiyaç duyulan paranın derhal gönderileceğini bildirmiştir (BOA, DH ŞFR, Nr: 61/18). Ulukışla’da bulunan ve çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan Ermenilere az ekmek verildiği yönünde şikâyetler ulaşması üzerine Talât Bey, Niğde mutasarrıflığını ikaz etmiştir (Atnur, 2005, s. 69-70).

Alınan bütün tedbirlere ve uygulanması istenen talimatnamelere rağmen bazı yerlerde göçmenlerin saldırıya uğramalarına engel olunamamıştır. Savaş şartlarında böyle karışıklık ve disiplinsizliklerin yaşanması tabii olmakla birlikte, Dahiliye Nezareti kötü niyetli ve kasıtlı davranışlarda bulunanlar hakkında hemen soruşturma açtırmış, Divân-ı Harb’e sevk ederek yargılamış ve suçu sabit görülenleri ağır cezalara çarptırmıştır. Bu yargılananlardan idam da dâhil çeşitli cezalara çarptırılanların sayısı 1.397 kişiyi bulmaktaydı (Beyoğlu, 2001, s. 191). Suçlulardan bazılarının Ermeni hempalarıyla işbirliği yapmış olması da dikkat çekici bir husustur (Taşkıran, 1996, s. 140).

Kaynakça

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)

Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH. ŞFR)

Meclis-i Vükela Mazbataları (MVM)

Dâhiliye Nezareti Emniyet Umum 2. Şube, (DH. EUM 2.Şb.)

Kitap ve Makaleler

Adıvar, Halide Edip (1996), Mor Salkımlı Ev, İstanbul.

Atnur, İbrahim Ethem (2005), Türkiye’de Ermeni Kadınları ve Çocukları Meselesi (1915-1923), Ankara.

Babacan, Hasan (2014), Mehmed Talât Paşa 1874-1921, Ankara.

Beyoğlu, Süleyman (2001), “1915 Tehciri Hakkında Bazı Değerlendirmeler”, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, İstanbul, s. 207-222.

Gazigiray, A. Alper (1982), Ermeni Terörünün Kaynakları, İstanbul.

Halaçoğlu, Yusuf (2001), Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Ankara.

Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920) (1994), Ankara.

Sonyel, Salahi R. (1997), “Tehcir ve ‘Kırımlar’ Konusunda, Ermeni Propagandası, Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı”, Belleten, Sayı 161, s. 137-175.

Taşkıran, Cemalettin (1996), “1915 Ermeni Tehciri Sırasında Osmanlı Devleti’nin Aldığı Tedbirlere Bir Bakış”, Beşinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, s. 132-141.

© 2024 - Marmara Üniversitesi