Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na fiilen girmeden önce Ermeni komiteleri, okulları ve patrikhane Osmanlı Devleti’nin Rusya ile savaşması halinde takınacakları tavrı tespit için toplantılar yapmışlardı. Bu toplantılardan birisi de 1914 yılı Mayıs ayında Galata’da bulunan Ermeni Büyük Merkez Okulu’nda gerçekleşmişti. Patrikhane tarafından görevlendirilen Rahip Gabriel Cevahirciyan başkanlığında Taşnaksutyun, Veragazmiyal Hınçak, Ramgavar temsilcilerinden oluşan Birleşik Millî Ermeni Kongresi üyelerinin bir araya geldiği toplantıda, “Ermenilerin muhtemel bir savaş durumunda Osmanlı hükümetine sadık kalmaları” karara çıkmıştı. Taşnaksutyun ileri gelenleri de aynı şekilde propagandalar yaparak böylece Osmanlı hükümetine güven vermek istediler. Diğer taraftan olası bir savaşa hazır olmak yönünde taşra örgütlerine talimat vermeyi de ihmal etmediler (Babacan, 2014, s. 114).
Ermeni komitaları, ortaya çıkan gelişmeler ve Rusların teşvikleri üzerine, İstanbul’daki toplantı kararına uymayıp devlet aleyhine döndüler. Ermeni gönüllüleri Rus ordusuna girmek üzere Kafkasya’ya toplanıyorlardı. Rus askerî uzmanları Ermenileri eğitip silahlandırdılar.
Çok geçmeden Osmanlı topraklarında Ermeni isyanları art arda patlak vermeye başladı. Hükümet, Van isyanına kadar birtakım küçük tedbirlerle Ermeni komitalarının faaliyetlerini önlemeye çalıştı. Zeytun, Maraş ve civarından bazı zararlı Ermenileri Konya’ya sevk etti.
Osmanlı hükümeti, 24 Nisan 1915 tarihine kadar isyanlara karşı yalnız mahallî ve özel tedbirler almakla yetindi. Bu tarihte Patrikhane, milletvekilleri ve komite reislerini uyararak isyan ve cinayetlerin durdurulmasını, aksi takdirde devletin üzerlerine gideceğini bildirdi.
Uyarıların dikkate alınmaması, Ermenilerin Rusya ile işbirliğine devam edip Türk ordusunu zor durumda bırakması Sevk ve İskan Kanunu’nun çıkarılmasına neden oldu. Ermeniler, çeşitli vasıtalarla, devletin belirlediği iskân bölgelerine sevk edilmeye başladı.
Hasta ve âmâlar, Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar, askerler ve aileleri, memurlar, tüccarlar, bazı amele ve ustalar, dul kadınlar, yetim çocuklar tehcir kanununun dışında tutulmuşlardı. Ayrıca Osmanlı ordusunda görev yapan asker, subay ve sıhhiye sınıflarında hizmet görenlerin ve ailelerinin yanı sıra, Osmanlı Bankası, Reji idaresi, Düyun-ı Umumiye ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermeni memurlar sadakat ve iyi halleri göz önüne alınarak sevk edilmemişlerdir. Yetim çocuk ve dul kadınlar da sevk edilmeyerek yetimhanelere ve bulundukları yerlerdeki köylere yerleştirilmişlerdir. Dâhiliye Nazırı Talât Bey imzasıyla vilayetlere gönderilen şifreli telgraflarda, yirmi yaşına kadar kız çocuklarının ve en az on yaşına kadar olan erkek çocukların göç ettirilmeyerek, can emniyetlerini sağlamak suretiyle Müslüman ailelere evlatlık olarak verilmesi istenmişti. Ayrıca ticaret ve benzeri işlerle uğraşanlar, mahallî yönetimlerce iyi bilinen ve tanınan, kendi işleriyle meşgul aileler, sadece sancak ve vilayetler içerisinde yerleri değiştirilmek suretiyle güvenlik altına alınacaklardı. Ermeni mebus ve aileleri de yerlerinde bırakılmışlardır.
Ayrıca bazı meslek ve mezhep mensupları ile çeşitli görevlerinden dolayı birçok Ermeni, zorunlu göç kanunundan muaf tutulmuşlardır. Bunlar şöyle sıralanabilir:
Dâhiliye Nezareti’nden gönderilen 17 Haziran 1915 tarihli telgrafta Katolik Ermenilerin o an için sevk edilmemeleri belirtilmişti. Daha sonra yine Dâhiliye Nezareti’nden doğu illeri mutasarrıflıklarına gönderilen 4 Ağustos 1915 tarihli yazıda bu bölgelerde kalan Katolik Ermenilerin sevk edilmeyerek nüfuslarının bildirilmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54-A/252.).
Dâhiliye Nezareti çıkışlı 15 Ağustos 1915 tarihli hükümde Erzurum, Adana, Ankara, Bitlis, Halep, Hüdavendigar, Diyarbakır, Sivas, Trabzon, Konya, Elazığ ve Van vilayetleriyle Urfa, İzmit, Canik, Balıkesir, Afyon livaları ile Maraş, Niğde, Eskişehir mutasarrıflıklarına gönderilen yazıda Protestan mezhebinden olan ve sevk olunmayanların sevkinden kaçınılması ve nüfuslarının bildirilmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 55/20).
Dâhiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin Kastamonu vilayeti’ne gönderdiği 1 Eylül 1915 tarihli cevabi yazıda, vilayet dâhilindeki Ermeniler kalacaklardır denmektedir (BOA, DH. ŞFR. Nu: 55/349). Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin 5 Ekim 1915 tarihinde Ankara vilayetine yolladığı yazıda Ankara’da bulunan Katolik Ermenilerin göçe tabi tutulmaması istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 56/294).
Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nin Elazığ ve Diyarbakır vilayetlerine 26 Eylül 1915 tarihinde gönderdiği yazıda “Sevk edilen Ermenilerin kafileleri arasında Katolik veya Protestan iddiasında bulunan muhacirlerin iddiaları araştırılarak, doğru söyledikleri tespit edilmesi hâlinde bulundukları yerlerde iskan edilmelerinin uygun olacağı belirtilmekteydi (BOA,DH. ŞFR. Nu: 56/172).
Devlet kademesinde çeşitli hizmetlerde çalışan ve isyancılarla işbirliği yapmayan, devletine bağlı memurlar tehcirden muaf tutulmuşlardır (Kılıç 2003: 115). Ermeni mebus ailelerinin de tehcir edilmemeleri 15 Ağustos 1915 tarihli yazıda istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 55/19).
Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti’nden Erzurum, Sivas, Bitlis ve sair vilayetlerle, Maraş ve Canik mutasarrıflıklarına çekilen 15 Temmuz 1915 tarihli telgrafta yaşadıkları yerlerden çıkarılan Ermeniler arasında Osmanlı Bankası şubelerinde çalışanlar olup olmadığı, cezalandırılma sebepleri, isimleri ve memuriyet derecelerinin bildirilmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54-A/ 14).
Merkez ve taşradaki Osmanlı Bankası şubelerinde, Reji idaresinde ve bazı konsolosluklarda çalışan Ermenilerin de hükümete bağlı olanlarının tehcirden muaf tutulmaları uygun görülmüştür (BOA,DH. ŞFR. Nu: 56/36, 56/243, 56/360).
Dâhiliye Nezareti’nden çeşitli vilayet ve mutasarrıflıklara 17 Ağustos 1915 tarihinde gönderilen yazıda ellerinde belgeleri bulunan şimendifer memurları, ameleler ve müstahdemlerin aileleriyle birlikte şimdilik sevk edilmemeleri ve bunların sayılarının bildirilmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 55/48). Yine 30 Eylül 1915 tarihli Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti’nden Edirne, Bağdad, Musul, Beyrut, Ankara ve sair vilayetlerle Bolu, Çatalca, Urfa ve diğer mutasarrıflıklara çekilen telgrafta Reji idarelerinde çalışan Ermeni memurlarından iyi halleri ve sadakatleri görülenlerin memuriyete devamlarının sağlanması istenmiştir (BOA, DH. ŞFR. No.56/242).
Osmanlı Devleti Dâhiliye Nezareti, tüccar ve sanayi erbabı Ermeniler ile alakalı son derece hassas bir tavır sergilemişErmeni komitacılarla ilgisi olmayanları tehcire tabi tutmamıştır. 8 Haziran 1915 tarihli telgrafta ticaretle uğraşan Ermenilerin yerlerinde bırakılmaları istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 53/295). Trabzon, Sivas, Diyarbakır, Elazığ Valiliklerine ve Canik Mutasarrıflığına gönderilen 4 Temmuz 1915 tarihli belgede de kendi işleriyle meşgul olan tüccar ve esnafın hükümet aleyhine çalışan Ermenilerden ayrılarak yerlerinin değiştirilmesi şeklinde alıkonulması istenmiştir (BOA, DH. ŞFR. Nu: 54/287).
Bir örnek de Merzifon’da ortaya çıkmaktadır. Tehcir kanununun uygulamaya konduğu günlerde yapılan tespitlere göre, Çeltek Boğazı’yla Paşa Deresi arasında on sekiz fabrikanın bulunduğu tespit edilmekteydi. Fakat bu fabrikalarda çalışan işçi ve ustalar çoğunlukla Ermenilerden oluşmaktaydı. Eğer Ermeni ustalar tehcire tabi tutulursa çalıştırılacak kimse kalmayacaktı. Çünkü, sadece üç Müslüman usta bulunabilmişti. Buna karşın söz konusu fabrikalarda, çeşitli türde yıllık en az bir buçuk milyon top alaca imal edilebilmekteydi. Ayrıca bu üretimin yan kolu olarak, iplikçi, kitreci, silindirci, çizikci, gücümcü gibi meslekleri icra eden ustalara da ihtiyaç duyulmaktaydı. İşte bu tür ihtiyaçlar ve şehrin ekonomik hayatının durmaması için yukarıda söz ettiğimiz meslekleri icra eden ustalardan birer ikişer ailenin sevk ve iskandan alıkonulmasının uygun olacağı kanaatine varılmıştı (BOA, DH.EUM.KLU, Nu: 10/1).
Yine yukarıda ele aldığımız belgeye göre çeşitli mesleklerinden dolayı sadece Merzifon’da tehcirden muaf tutulmuş Ermeni hane reisi sayısı 60 kadardır. Yine bu hane reislerinin mesleklerinin de, bakırcı, boyacı, çilingir, demirci, donluk çizikçisi, donluk fabrikasında boyacı, donluk fabrikasında tarak ustası, donlukçu, dülger, eczacı, ekmekçi, fabrika un ustası, fabrika ustası, fabrika yıkamacısı, fotoğrafçı, havlucu, ipek böceği üreticisi, ipek keşan peştamalcı, ipek çarşaf üreticisi, iplikçi, kalaycı, kasap, keresteci, koyun tüccarı, kunduracı, kundura sayacısı, kuyumcu, makinist, marangoz, mekteb-i idadide muallim, mimar, mimar kalfası, muhasip, sıvacı, silindirci, taşçı, telefon ve elektrik mütehassısı gibi meslekler olduğu tespit edilmektedir (Babacan 2010, s. 309).
Maarif-i Umumiye Nezareti’nden Diyarbakır, Adana, Trabzon, Sivas, Bitlis, Van ve sair vilayetlere 26 Haziran 1915 tarihinde çekilen telgrafta, yerleri değiştirilen Ermenilerin küçük çocuklarının yetimhanelere yerleştirilmeleri için uygun bina bulunup bulunmadığı ve çocuk sayısın bildirilmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54/150). Dâhiliye Nezareti’nden Elazığ Valiliğine çekilen 26 Haziran 1915 tarihli telgrafta da Ermeni çocukların bulundukları yerde kalmaları istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54/163).
Dâhiliye Nezareti’nden Halep Valisi Bekir Sami Bey’e çekilen 9 Ağustos 1915 tarihli telgrafta başlarında erkekleri olmayan Ermenilerin büyük şehirlere getirilmemeleri ancak küçük yaştaki kimsesiz çocukların İslâm karyelerine dağıtılabilecekleri belirtilmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54-A/325). Dâhiliye Nezareti’nden Sivas vilayetine gönderilen 17 Ağustos 1915 tarihli telgrafta yetimhanede bulunan muallimlerin ve çocukların bulundukları yerde kalmalarında şimdilik bir sakınca olmadığı bildirilmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 55/42).
Dâhiliye Nezareti’nden Kayseri Mutasarrıflığına gönderilen 3 Mayıs 1916 tarihli yazıda tahliyesi gereken yetimlerin devlet yetimhanelerine dağıtılması istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 63/178). Kayseri Mutasarrıflığına 21- 23 Eylül 1916 tarihlerinde gönderilen telgrafta Ermeni kızların ailelerine teslim edilmeleri ailesi bulunmayanların yetimhanelere yerleştirilmesi ve buraların misafirhaneye dönüştürülmesi istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 68/95).
Tehcirin uygulandığı dönemde Almanlara ait faaliyet gösteren bazı işletmelerde çalışan Ermenilerin sevkten muaf tutuldukları görülmüştür. Almanların kalifiye Ermenilerin işletmelerde tutulması talepleri üzerine bu konuda çeşitli şahısların yerlerinde kalmaları yönünde iltimasın uygulandığı sabittir. Örneğin; 6 Eylül 1915 tarihli yazıda, Alman sefaretinden, Adana’daki Alman mektebi hocalarından Sininyan ve Alman konsolosluğu memurlarından Silon Ağabalyan’ın zorunlu göçten muaf tutulması yönünde ricada bulunduğu tespit edilmektedir (BOA,HR. SYS. Nu: 2880/18).
Almanya’nın Dersaadet Sefâreti’nin, Adana’daki Alman Mektebi muallimi Sinanyan ve Alman Konsolosluğu’nda fahri memur olarak çalışan Simon Ağabalyan’ın tehcirden istisna tutulmaları talebi ve alınan müspet cevap görülmektedir. Aynı şekilde Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti’nden Elazığ vilayetine 29 Haziran 1915 tarihli çekilen telgrafta Alman Protestan misyonunda bulunan Ermenilerin şimdilik sevk olunmaması istenmiştir (BOA,DH. ŞFR. Nu: 54/170).
Ayrıca, yine Dâhiliye Nezareti’nden Bursa’ya gönderilen 15 Ağustos 1915 tarihli bir telgrafta, İstanbul Bulgar Hastanesi doktorlarından Nikolo’nun kayınpederi Ermeni fotoğrafçı Papazyan’ın ikinci bir emre kadar sevk edilmemesi istenmekteydi. Bunun gibi yine 27 Ekim 1915 tarihli bir başka yazıda Tekirdağ eski mebuslarından Agop Boyacıyan Efendi’nin yeğeni Tekirdağlı Bogos’un da Konya’da kalması yönünde istekler dikkati çekmektedir. Bu bir iki örnek çoğaltılabilmektedir (Kılıç 2003, s. 117).
Bunlara benzer birkaç örnek de yine Merzifon’dan verilebilir. Tehcirden muaf tutulan bazı Ermenilerin isimlerinin karşılarına ait düşülen notlarda; öteden beri hükümet adına muhbirlik yapmaktadır, İnas mektebi inşaatında taş ustası olduğu, hükümet binasında boyacı, belediye kalfası, hüsn-i ahlak sahibi, harman makinesini kullanmaktadır gibi ibareler yer aldığı gibi, bir eczacı için de ailesinin Alman ve Alman tebaası olduğu yönünde bilgiler verilmektedir (Babacan 2010, s. 310). Bu gibi çok sayıda özel şahısların sevke tabi tutulmadıkları görülmektedir.
Ermenilerin tamamı sevke tabi tutulmamıştır. Ayrıca sağlık durumları, yaşları, suç durumları, devlete bağlılıkları, yaptıkları meslekler ve toplumda sahip oldukları sosyal konumları da göz önünde tutularak çok sayıda Ermeni tehcirden geri bırakılmışlardı.
27 Mayıs 1915 tarihinde uygulamaya konulan Sevk ve İskân Kanunu’nun yürürlüğe konulmasından yaklaşık dört ay sonra, ekonomik ve sosyal hayatı sekteye uğratmamak amacıyla mahalli idare tarafından hükümete müracaat edilerek, bazı özel meslekleri icra edenlerin bu kanundan muaf tutulmasının yerinde olacağı belirtilmişti.
Her sosyal olayda olduğu gibi, savaş öncesinde ve Birinci Dünya Savaşı sırasında siyasi, ekonomik ve askeri gelişmelerden en çok etkilenen, masum çocuklar olmuştur. Savaş sonrası Osmanlıdaki sosyal hareketlenmeden Avrupa devletleri ve temsilcisi durumundaki misyonerler, dindaşları olan Ermeniler ve onların masum yetimlerini kullanmışlar, hatta onları kendi mezheplerine döndürme gayretine girmişlerdir. Osmanlı Devleti savaş döneminde öncelikli olarak çocukların hayatta kalmaları esasına göre hareket ederek onların doyurulması barındırılması, daha sonrada eğitimleri için zamanın şartlarına göre elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştır.
Savaş koşullarına rağmen Osmanlı Devleti, tehcirin tertip içinde yürümesi için kafilelerin zarara uğramaması ya da yaşadıkları yerlerden ayrılanların geride bıraktıkları taşınmazların kendi namlarına satılması için gereken hassasiyeti göstermişlerdir.
Tehcirin beraberinde getireceği sıkıntılar göz önüne alınarak toplumsal işleyişin ve sosyal dengenin bozulmaması adına azami tedbirler alınmıştır. Sanat ve ticaret erbabı olup herhangi bir devlet aleyhinde faaliyete bulunmayan Ermeni kesime dokunulmamış, onların güvenliklerinin sağlanması adına da çeşitli belgeler yayınlanmıştır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH. ŞFR)
Hariciye Nezareti Siyasi Kalemi (HR. SYS)
Kitap ve Makaleler
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD (1982), Sayı: 81, Yıl: 31, Aralık 1982, Belge No: 1804, 1807 ve 1809.
Babacan, Hasan (2007), Ermeni Sorunu Üzerine Makaleler, Afyonkarahisar
Babacan, Hasan (2010), “Tehcir Kanununun Uygulanmasında Merzifon’da Muaf Tutulan Bir Kısım Ermeniler”, Geçmişten Günümüze Merzifon, Ankara 2010, ss. 305-322.
Babacan, Hasan (2014), Mehmed Talât Paşa 1874-1921, Ankara
Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-ı İhtilâliyyesi: İlan-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra(1983), Haz: H. Erdoğan Cengiz, Ankara
Eryüksel, Ahmet (1998), “Osmanlı Devletinde Dul ve Yetimler”, Şarkiyat Mecmuası, C. VIII, İstanbul.
Kılıç, Davut (2003), “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Ankara, s. 113-120.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920)(1994),
Süslü, Azmi (1990), Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara
Uras, Esat (1987), Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul[:en]
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
Dâhiliye Nezareti Şifre Kalemi (DH. ŞFR)
Hariciye Nezareti Siyasi Kalemi (HR. SYS)
Kitap ve Makaleler
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi (ATBD (1982), Sayı: 81, Yıl: 31, Aralık 1982, Belge No: 1804, 1807 ve 1809.
Babacan, Hasan (2007), Ermeni Sorunu Üzerine Makaleler, Afyonkarahisar
Babacan Hasan (2010), “Tehcir Kanununun Uygulanmasında Merzifon’da Muaf Tutulan Bir Kısım Ermeniler”, Geçmişten Günümüze Merzifon, Ankara 2010, ss. 305-322.
Babacan, Hasan (2014), Mehmed Talât Paşa 1874-1921, Ankara
Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekât-ı İhtilâliyyesi: İlan-ı Meşrutiyetten Evvel ve Sonra(1983), Haz: H. Erdoğan Cengiz, Ankara
Eryüksel, Ahmet (1998), “Osmanlı Devletinde Dul ve Yetimler”, Şarkiyat Mecmuası, C. VIII, İstanbul.
Kılıç, Davut (2003), “1915’te Tehcir Edilmeyen Ermeniler”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, Cilt: II, Ankara, s. 113-120.
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920)(1994),
Süslü, Azmi (1990), Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara
Uras, Esat (1987), Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul