Günümüzde Ermeni sorunu ile ilgili kaleme alınan, Ermeni tezini savunan ve 1915 olaylarını bir soykırım olarak niteleyen kaynakların hemen tamamı 1916 yılında ABD’nde ilk önce gazetelerde yayınlanan ve daha sonra bir kitap olarak neşredilen “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” isimli esere sıkça atıflar yapmaktadır. O zamandan beri vazgeçilmez bir kaynak olarak kullanılan bu öykünün inşa ediliş hikâyesi, soykırım iddialarının Birinci Dünya Savaşı sırasında nasıl ortaya çıktığını gösterir niteliktedir.
Bavyeralı Yahudi bir aileden gelen Henry Morgenthau hukuk eğitimi aldı. New York’ta bir emlak komisyoncusu olarak, Woodrow Wilson’un 1912 yılındaki başkanlık seçimleri esnasında Demokrat Parti’nin Mali Komite Başkanı olarak görev yaptı. Morgenthau,seçimi Wilson’un kazanması üzerine, politik bir görevle ödüllendirildi ve Osmanlı İmparatorluğu’na Büyükelçi olarak atandı ve 27 Kasım 1913’te görevine başlamak üzere İstanbul’a geldi. Türkiye’de 26 ay süreyle görev yapan Morgenthau Şubat 1916’da Amerika Birleşik Devletleri’ne döndü (Henry, 1922: 1-2). Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı ülkesinde bulunan İngiliz ve Fransız vatandaşlarının ve mallarının korunması ve bu ülkeden haber alınması ile ilgili olarak çalıştı. Onun Osmanlı Devleti’ndeki esas görevi Amerikan vatandaşlarının, misyonerlik teşkilatının ve Yahudi çıkarlarının korunması yönünde faaliyette bulunmaktı.
Osmanlı ülkesinde Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermenilere yapılan kötü muameleden, bunun bir imha politikası olduğundan, Türk idarecilerinin kötü yönetimlerinden bahseden ve onlara hakaretleri içeren bölümlerden oluşan Morgenthau’nun anıları, elçilik görevinin bitmesinden iki yıl sonra yazıldı ve onun diplomasi alanındaki çalışmalarını ele aldı. 1920’lerde Amerikan kamuoyunun belirgin özelliklerinden biri haline gelen ve günümüzde de uzantıları gözlenebilen güçlü bir Türk aleyhtarlığının temel taşlarından biri olan Morgenthau’nun kitabı, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Birinci Dünya Savaşı’nı bahane ederek Ermeni azınlığına karşı planlı bir soykırım uyguladığı inancının ana çıkış noktalarından biri olmuştur.
Henry Morgenthau, Woodrow Wilson’a yazdığı 26 Kasım 1917 tarihli mektupta, bir kitap yazma fikrinden ve bunun sebep ve amaçlarından bahsetmekte ve teklifini, kendi görüşleriyle birlikte, Başkanın onayına sunmaktadır. Morgenthau, tüm amacının, hükümetin savaş politikasına kamuoyu nezdinde destek kazandıracak Alman ve Türk aleyhtarı bir propaganda kitabı yazarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin savaş gayretlerine katkıda bulunmak olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca o, Amerikan halkının savaşa karşı duyarsızlığından dolayı hayal kırıklığına uğradığını bu sebeple Alman ve Osmanlı aleyhtarlığının bu halkı savaşa istekli hale getireceğini söylemektedir. Morgenthau’nun Başkan Wilson’a yazdığı tarihten sonraki bir yıl içinde, sonunda “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” adı verilen çalışma kaleme alındı. Amerika’nın en tanınmış dergilerinden biri olan The World’s Work’ta yayınlandı; toplam tirajı 2.630.256 olan bir düzineyi aşkın büyük gazetede bazı bölümleri yayınlandı ve kitap olarak Doubleday, PageandCo. Yayınevi tarafından 1918’de piyasaya sürüldü. Kitap için satış noktalarında özel vitrinler düzenlendi (Lowry, 1991:12-16).
Bir yıl içinde 25.000 adet basılan, Amerika Birleşik Devletleri halkını savaşa istekli bir hale getirmek için kaleme alınan Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, profesyonelce kaleme alınmış, psikolojik yönlendirmeleri olan bir kitaptır. Bu eserin tek başına Morgenthau tarafından inşası mümkün görünmemektedir. Çalışmanın inşa ekibi Morgenthau dışında şu isimlerden oluşmaktadır:
Burton J. Hendrick: Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü, bizzat meşhur gazeteci Burton J. Hendrick tarafından yazılmıştı. ABD’li gazeteci Hendrick bu kitabın satış payının %40’ına ortak edilmiştir. Hendrick, Morgenthau’nun kitabının yayımlanmasını izleyen 10 yıl içinde, biri tarih, ikisi de biyografi dalında, 3 Pulitzer ödülü kazandı.
Agop S. Andonian: Öykünün hazırlanmasında yardımcı olanlar arasında Morgenthau’nun beraberinde Amerika’ya götürdüğü ve kitabın hazırlık dönemi boyunca yanında bulunan, Ermeni asıllı kâtibi Agop S. Andonian da bulunuyordu. Andonian’a çok güven duyan Morgenthau, günlüklerini ve hatta ailesine göndereceği mektupları ona yazdırıyordu. Robert Koleji mezunu olan Andonian daha sonra Amerikan vatandaşlığına geçmiş, Morgenthau ile birlikte ABD’ye giderek kitabın hazırlanmasında görev almıştır.
Arshag K. Schmavonian: Kitabın hazırlanmasına önemli katkısı olan anahtar kişilerden biri de Arshag K. Schmavonian’dır. Türk Ermenisi olan Schmavonian 1918 yılında Washington’da “Dışişleri Bakanlığı Özel Danışmanı” olarak görevliydi. Daha önce İstanbul’da Morgenthau’nun tercümanlığını yapmış ve kendisine Türk resmi makamlarıyla olan bütün görüşmelerinde refakat etmişti. İstanbul’a adım attığı ilk günden itibaren Morgenthau, Osmanlı başkentinde konuşulan başlıca 4 dilin (Türkçe, Fransızca, Rumca, Ermenice) hiçbirini bilmediğinden, kendini yabancı hissettiği bu ortamda, Schmavonian kendisine yardımcı olmuştu. Schmavonian, 1917 yılının sonlarına doğru, Washington’a tayin edildi ve Ocak 1922’deki ölümüne kadar “Özel Danışman” olarak görev yaptı.
Morgenthau’nun gerek Türkiye’de kaldığı dönem boyunca gerekse, 1918 yılında “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü”nün yazıldığı aylarda başlıca yardımcılarından biri Schmavonian olmuş, üstelik Dışişleri Bakanlığı’nca Morgenthau’nun metnini onaylamakla da görevlendirilmişti.
Bütün bilgi ve katkısına rağmen Schmavonian’dan kitapta hiç söz edilmemesi anlaşılmaz bir durumdur. Morgenthau neden Schmavonian’dan kitabında hiç söz etmedi. Kısmen Ermeni Sorununu ele alan bir kitapta Morgenthau acaba Ermeni asıllı yardımcılarına (Andanian’ın adı da hiç geçmiyor) olan bağımlılığından söz etmesinin garip kaçacağını mı düşünmüştü? Şüphesiz ki bu öykünün inşasında bu Ermenilerin payı büyüktü ve Morgenthau bu yüzden bunlardan hiç bahsetmemiş, Ermenilerin payını en aza indirmeye çalışmış ve bunu da başarmıştı.
Kitaptaki her bölümü okuyup fikir belirten bir diğer kişi de Amerikan Dışişleri Bakanı Robert Lansing’di. Morgenthau’ya yolladığı 2 Nisan 1918 tarihli mektupta Lansing şöyle yazmıştı: “Özel bir ilgiyle okuduğum kitabınızın ilk bölümünün provalarını ilişikte gönderiyorum. Metinde yapılmasını önerdiğim değişiklikleri ya da çıkarılacak kısımları sayfa kenarlarında belirttim. Eminim bunları siz de uygun bulursunuz. “Morgenthau’nun, kitaba başlamadan önce ABD Başkanı Woodrow Wilson’un yazılı onayını aldığını ve çalışmalar ilerledikçe de kitabın her bölümünün Amerika Dışişleri Bakanı Robert Lansing tarafından bizzat tasdik edildiğini göz önüne alacak olursak, Morgenthau’nun kitabı için, Amerika Birleşik Devletleri Hükümetinin resmi izniyle basılmıştır demek yanlış olmayacaktır” (Lowry, 1990: 18-20).
Bu kitap, anı kitabından ziyade özel bir kurulun hazırlamış olduğu muhtıra özelliğini taşımaktadır. Morgenthau’nun Günlüğünden ve ailesine gönderdiği mektuplardan meydana gelen İstanbul notları üzerinde önce Morgenthau-Andonian ve Hendrick üçlüsü bir çalışma yapmış, sonra bunun içeriğini Dışişleri Bakanlığı adına Schmavonian gözden geçirmiş, Başkan adına Dışişleri Bakanı Lansing’in son rötuşlarını takiben de Burton J. Hendrick kaleme almıştır. Kitap yayınlanıp büyük etki meydana getirince Morgenthau, eserinin film hakkı için Hollywood’dan 25.000 dolarlık bir teklif aldı. İlk heyecan geçip, bir senaryo taslağı hazırladıktan sonra Başkan Wilson’dan bu işi onaylamadığını açıkça bildiren mektubu alınca Morgenthau’nun sinemayla ilgili hevesi kırıldı. ABD Başkanı Wilson, Morgenthau’ya şöyle yazıyordu:
“Kitabın film yapılıp yapılmaması konusunda bana danışmana çok memnun oldum. Açıkça söylemek gerekirse bunu kabul etmeyeceğini umarım. Şahsen bu hususta yeterince ileri gittiğimize inanıyorum. Bu sadece bir hissiyat meselesi değil, zaten bu tür konularda hissiyatıma bağlı kalmak istemem bir prensip meselesi. Şu anda, uygulamada, Ermeni sorunu konusunda yapabileceğimiz bir şey yok. Ülkenin Türkiye’ye karşı tutumu zaten belirlenmiştir ve bunun ayrıca vurgulanmasına gerek yoktur.”
(Lowry, 1990:36)
Morgenthau’nun düşüncesine göre bu öykü bir savaş dönemi propagandası olarak hazırlanmış, yani İtilaf Devletleri’nin savaş çabalarına bir katkı olarak düşünülmüştü ve ABD’nin savaşa katılmasıyla da amaç gerçekleşmişti.
Morgenthau’nun kitabı, dört ana başlıkta toplanabilir: 1) Tecrübesiz İttihat ve Terakki Hükümetini savaşa Almanya’nın emperyalist emelleri sürüklemiştir; 2) İttihatçı liderler, özellikle Talat Bey ve Enver Paşa savaşı fırsat bilerek Osmanlı İmparatorluğu’nu Türkleştirmeyi kararlaştırdılar. Amaçlarına ulaşmak için de, savaş sürerken düşmanları Ruslara yardım ve yataklık etmekle itham ettikleri Osmanlı Ermenilerini yok etmek üzere bir plan tasarlamışlar ve bunu uygulamışlardır; 3) İttihatçıları bu plandan vazgeçirmek için yılmaksızın çaba sarf eden tek kişi Morgenthau idi. 4-Gayretleri sonuç vermedi çünkü Türkleri ikna edebilecek yegâne insan olan Alman Büyükelçisi Baron Wangenheim ilgisiz kalıp Ermenilerin hakkını korumayı reddetti.
Ortada tartışma götürmeyecek bir gerçek var; kitap boyunca bir Türk ya da Alman resmi görevlisine atfedilen tırnak işaretleri arasındaki sözlerin hiçbiri kayıtlara dayanmamaktadır. “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” adlı kitabın yazılışında kullanılan kaynakların hiçbirinde bu beyanlara rastlanmamaktadır. Başka bir deyişle, kişilerin kendi sözleriymişçesine tırnak içinde verilen bu beyanlar Hendrick’in “Morgenthau’nun Öyküsü”nü yazarken benimsediği edebi tasarruftan başka bir şey değildir. Amaç da sadece, sözleri kişilerin ağzından vererek daha inandırıcı olma çabasıydı herhalde. Bu, onların yalan olduklarını fiilen kanıtlamasa bile, şimdiye kadar yapılandan çok daha dikkatle incelenmelerini gerektirmektedir. Buradan ortaya çıkan sonuç şu: Öykü, Türk ve Alman aleyhtarlığını ABD’de ve bütün dünyada uyandırmak için kaleme alınmıştır ve bunu profesyonelce ve hiçbir zaman yalanlar ortaya çıkmayacakmış gibi yapmıştır.
Bütün bu sebeplerden dolayı Morgenthau, kitabın çeşitli yerlerinde Türkleri defalarca “katil”, “psikolojik olarak ilkel”, “kana susamış”, “korkak”, “sokak kabadayısı”, “alfabesi olmayan”, “şiir ya da kitap yazmaktan aciz”, “sanatsal olarak hiçbir şey üretemeyen” ve “bilakis üretileni yok eden”, “şehir kuramayan” ve “kurulu olanları yok eden medeniyet düşmanları” olarak nitelemekten kaçınmadı. Tarihsel temelden yoksun bu ırkçı söylemleri, daha sonraki yıllarda Ermeni yazarlar ve dinsel bağnazlıkla hareket eden araştırmacılar tarafından sıkça kullanıldı. (Morgenthau, Secret’s of The Bosphorus, Constantinople 1913-1916, s. 156, 182; Köse, 2013, s. 56.)
Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsünün “kötü adamı” ve herkesten çok saldırılan kişisi Dahiliye Nazırı Talat Bey’dir. Onun “Öykü”de Osmanlı idarecilerini ele alış tarzı ile ABD arşivlerinde bulunan, İstanbul’da bulunduğu süre içinde cereyan eden olayların günlüğüne ve mektuplarına kaydedilme şekilleri arasında büyük fark vardır. Bu durum “Morgenthau’nunÖyküsü”nün tam bir düzmece olduğunu göstermektedir (Lowry, 1991, s. 56-58).
Morgenthau’nun, İstanbul’daki Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi olmasının yanı sıra Osmanlı Ermenilerinin savaşta çektiklerinin tüm dünyaya duyurulmasında çok önemli rol oynamış bir kişi olduğu görülmektedir. Gerçekten de savaş boyunca Ermeni dedikodusunun yayılmasıyla bağlantılı genellikle üç ada rastlanır. Bunlar, 1916 yılında The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire, adlı belge derlemesiyle dikkatleri ilk çeken Lord Bryce, 1917’de “Le Rapport Secret du Dr. Johannes Lepsius sur les Massacresd’ Armenieı” adlı kitabıyla konuyu Avrupa’nın geri kalan kısmına duyuran Alman protestan papazı Johannes Lepsius ve bir de 1918 yılında Avrupa ve Amerika’da aynı anda basılan “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” ile Henry Morgenthau. Bu üç hikaye arasında ortak kişi ABD elçisi Morgenthau’dur.
Ermeni-İngiliz Cemiyeti’nin kurucularından ve yöneticilerinden olan LordBryce etkisi çok büyük olan Morgenthau’nun belgelerinden istifade etmek isteğini ona ilettiğinde istek kabul edilmiş ve Bryce’in 1916’da TheTreatment of Armenians in the Ottoman Empire isimli eseri yayınlanmıştır. Morgenthau, LordBryce’in isteğini hiç zaman kaybetmeden yerine getirmiştir. Belgelerin ortak olmasının bir rastlantı olmadığı, yani İngilizlerin bu bilgileri başka kaynaklardan elde etmedikleri, bizzat, Morgenthau gibi yetkili bir ağız tarafından doğrulanmakta ve Büyükelçi Red Cross Magazine’in Mart 1919 sayısına yazdığı bir makalede Bryce’a belge sağlama konusundaki rolü hakkında şöyle demekte:
Olayların olduğu gibi kayda geçmesi için kıyımın görgü tanıklarının bana verdikleri ifadelerin zabıtlarının itinayla tutulmasını sağladım. Bu ifadeler, her çeşit mültecinin, Hıristiyan misyonerlerin ve diğer şahitlerin beyanlarını içermekteydi. Topladığım malzemenin çoğu Vikoni Bryce’in hazırladığı mükemmel belge derlemesi içinde basılmış bulunuyor.
Savaş döneminde Türkler aleyhinde yapılan propagandanın en etkili örneklerinden birinin esasını teşkil eden bu belgelerin İngiliz haber alma örgütüne tarafsız Amerika Birleşik Devletleri’nin bir Büyükelçisi tarafından sağlandığı ve bunların Amerikan kamuoyunu Türkler ve Almanlar aleyhine kışkırtarak ülkeyi savaşa sokma amacını güden İngiliz çabalarının bir parçası olarak yayımlandığı anlaşılıyor (Lowry, 1991, s. 61-62).
Birinci Dünya Savaşı esnasında İngiliz propagandası hakkında yapılmış çalışmaların birinde seçkin tarihçi ve kıyım propagandasının adeta uzmanı diye tanıtılan Wellington House üyesi Arnold Toynbee, Armenian Atrocities: Murder of a Natian (Londra, 1915) ve The Murderous Tyranny of the Turk (Londra, 1917) adlı eserlerinde Türkleri ele alıp mahkûm etmiştir. Hiç sözü edilmeyen gerçek, Toynbee’nin 1915’te yayımladığı kıyımlar hakkındaki bilgilerinin çoğunu ona sağlayanın Henry Morgenthau’dan başkası olmadığıdır (Lowry, 1991, s. 64).
Türklerin Ermenilere yaptıklarını konu alan savaş dönemi kitaplarının hepsinin ortaya çıkışında Morgenthau’nun çok önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Henry Morgenthau; Alman Lepsius, Ingiliz Lord Bryce ve Arnold Toynbee gibi yazarlara kaynak sağlamada aracı olarak, Başkan Wilson’a 1917 yılı sonlarında, daha sonra, “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” adıyla çıkacak olan kitabının projesiyle ilgili başvuruşundan çok önce, Türkler ve Almanlar aleyhinde bir kamuoyu oluşturulmasında oldukça etkili olmuştur.
İlk baskısı üzerinden doksan beş yıl geçmesine rağmen “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” 2015 yılında hala piyasada mevcut ve Amerikan Senatosu’ndaki görüşmelerde çok sayıda iyi niyetli senatör, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin Ermeni azınlığına karşı bir “soykırım” tasarlayıp uyguladığı tezinin ispatı olarak Morgenthau’nun kitabından alıntılar okuyor. Şu anda Amerika’da eğitim kurumlarında kullanılmakta olan “Soykırım ve Toplu kıyım İncelemeleri Ders Kitapları”nın bazıları sağlıksız beyinlerin nasıl bir soykırım planlayıp uyguladığına örnek olarak öğrencilere “Öykü”den alınmış bölümleri gösteriliyor. Kısacası “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü” artık çoktan hak ettiği üzere rafa kaldırılacağı yerde, Türkleri hala, geçmişin pişmanlık duymayan soykırım suçluları arasında gösteren yayınların önde geleni olmaya devam ediyor.
Bir yanda misyonerlerin mektupları, mazlum Ermenilerin hikâyeleri, Avrupalı diplomatların belgeleri varken, dünya diğer tarafta yer alan Türk tarihçilerinin gerçekleri ortaya koyan belgelere dayalı tarihi anlatımlarına kulak asmıyor, bunları gerçekçi bulmuyor, Türk tarihçilerini “resmi tarih yazıcıları”, “devlet savunucuları” olarak niteliyor. Oysa Birinci Dünya Savaşı’nın gerçek olayları hem Avrupa, Rusya ve ABD’nin hem de Osmanlı Devleti’nin arşiv belgelerinde tarafsız bir şekilde yer alıyor.
Ambassador Morgenthau’s Story(1918), New york
Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü(2005), İstanbul
Köse, İsmail (2013), “Amerika’nın İstanbul Büyükelçisi H. Morgenthau’nun Türk Algısı”, Tarih Dergisi, Sayı 56 (2012 / 2), İstanbul s. 56.
Library Of Congress, Henry Morgenthau Papers, 1795-1941
Lowry, Heath W. (1990) The Story Behind Ambassador Morgenthau’s Story, İstanbul
Lowry,Heath W. (1991), Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü’nün Perde Arkası, İstanbul
Morgenthau, Henry (1922), In collaboration with French Strother, All in Life Time, Double day, Page and Company, New York
Morgenthau, Henry, Secret’s of The Bosphorus, Constantinople 1913-1916, Hutchinson and Co Pattern oster Row, London