1905 Bakü Olayları

XX. yüzyılın başlarında Ermenilerin Azerbaycan’a göç ettirilmeleri bölgedeki dengelerin tamamen değişmesine neden oldu. “Büyük Ermenistan” planının uygulanması ile Kafkasya’da pek çok olay meydana geldi. 1905-1906’de olayların boyutu büyüyerek sadece Bakü’de değil, bütün Kafkasya’ya yayıldı.

Bu olaylar hakkında Mehmed Seid Ordubadi’nin Kanlı İller ve Mir Möhsun Nevvab’ın 1905-1906-ci İller Ermeni Müselman Davası kitaplarında ayrıntılı bilgiler mevcuttur. Kanlı İller eseri 80 yıldan fazla halktan saklanmıştır. Haşim Bey Vezirov’un “Seda” matbaasındaki neşrinden (1911) sonra kitabın bir daha neşrine ve genç nesillere ulaşmasına izin verilmemiştir. Ayrıca 1895’den itibaren Osmanlı Devlet’inde çeşitli şehirlerde Rus sefirliğinde çalışan, bu şehirlerde Taşnakların gerçekleştirdiği olayların şahidi olan V. Mayevski’nin “Kafkasya’da Ermeni-Tatar Anlaşmazlığı” konusunda yazdığı makale 1906’da yayınlanmamıştır. Kafkasya Askerî İdaresi bir kitapçık halinde ve “çok gizli” ifadesi altında 1915 yılında bu eseri basmıştır. (Ordubadi 1991, Nevvab 1993, Mayevskiy 1915). Bundan dolayı 1940 ve 1950’den sonraki kuşağın büyük bir kısmı 1905 Olayları hakkında hiçbir bilgiye sahip olamamıştır. 1905 Olayları ile ilgili olarak Batı’da yapılan yayınlar dünya kamuoyuna en ağır kayıpları veren tarafın Ermeniler olduğu izlenimini yaratmıştır (A. To 1907, Zarevand, Leiden 1971, Walker, 1980, Villari, 1908, Henry, [t.y] s. 157-160, 174). Bu devrin olaylarına çok fazla ilgi gösterilmemektedir. Halbuki “Büyük Ermenistan” yaratmak idealinin ilk aşaması bu devirden başlamaktadır.

1905-1906 Ermeni-Müslüman (Azeri) çatışmalarından bahseden Nevvab (1833-1918) Tevarih-i Rezm ve Şurişi Tayife-i Erameniye-i Gafgaz ve Firgey-i Müselman eserinde 1905-1906 yıllarındaki Ermeni komitelerinin masum halkı hedeflemesi neticesinde meydana gelen olayları kaleme almıştır (Nevvab, 1993, s. 1-4). Eserde 1903-1904 yıllarında Şuşa’da ve Karabağ’ın diğer şehirlerinde Ermenilerin Azerbaycan Türklerine yönelik terör eylemleri ile ilgili yaşananlar hakkında bilgi verilmiştir. Yazarın yazdıklarından merkezin, bu iki halk arasındaki münasebetinin çok farklı olduğu da anlaşılmaktadır. Nevvab, çarın emriyle silah taşınmasının Azerbaycan Türklerine yasaklandığını, ancak bundan faydalanan silahlı Ermeni çetelerinin silahsız Azerbaycan Türklerini kolayca yakalayıp öldürdüklerini ifade eder. Nevvab, Ermeni milliyetçilerinin önce Osmanlı Devleti’nde daha sonra Rusya’daki şehirlerde özel teşkilatlar kurduklarını; buraya aydınlar, gençler, sanatçılar, Ermeni toplumunun diğer temsilcilerinin celp edildiğini yazmaktadır. Bu teşkilatların varlığını devam ettirmeleri Nevvab’a göre, Azerbaycan Türklerine ve Osmanlılara karşı tebligatlar, tahribat, suikast ayrıca silahlı çatışmalarda kullanılmak için gereken savaş malzemelerinin çar memur ve subaylarından rüşvetle ele geçirilmesi amacıyla zengin Ermenilerden para toplanması sayesindeydi.

Nevvab, 1905’den önce Azerbaycan Türkleri ve Ermeniler arasındaki ilişkiyi şu şekilde vermektedir:

1260 (1844) tarihinde İsaballı adında bir Ermeni başka Ermenilerle birlikte Azerilerle alay eder; Azerilerin olaydan haberi olur olmaz dükkânlarını kapatıp Han Bağı’na giderler ve şehrin hâkimi Caferkulu Han’ı kaleye getirirler. Şehirde büyük bir çatışma patlak verir ve herkes hâkimin tarafını tutar. Bu durumdan paniğe kapılan hâkim Azerileri sakinleştirmeyi çok ister, ancak bu mümkün olamaz. Olayların durmasını sağlamak için Şuşakend’de olan şehrin diğer hâkimi Ala Bey’i getirir; Ala Bey atı ile meydana girdiği sırada halk onu arasına alır. Mirhadi adındaki bir seyid Ala Bey’i atından çekerek yere indirir. Ermenilerin tamamı dükkânlarından çıkarak kaçarlar. Kimi dükkânı kapatır, kimi kapısını kapatır, kimi de bunlara fırsat bulamayıp kaçar. Uzak görüşlü Müslümanların bir kısmı, kaçan Ermenilerin bazılarını evlerine alarak onları koruyup, sakinleştirmeye çalışırlar. Cahil Müslümanlar ise kaçan Ermenileri takip ederek onlara saldırırlar. Özetle şehrin hâkimi bir şekilde Müslümanları sakinleştirerek, Ermenileri büyük bir felaketten kurtarır.

1904 yılında Ermeniler, Türklerle beraber yaşayamayacaklarını anlayarak faaliyetlerini arttırdılar. Bunun ilk halkası Azerbaycan Türklerini her yerde sıkıştırarak, onları yıldırmaya yönelikti. Mahallî hükümet küçük suçlarla ilgilenmekte ise de, böyle mühim işleri engellemekten uzaktı. Bundan da birbiriyle dostluk ilişkilerini kesmiş iki milletin karşı karşıya getirildiği anlaşılmaktadır. Ermenilerin bir kısmı bu gelişmeyi desteklememekle birlikte, güçlü ve etkili çatışmaların bugün başlamasının yarın başlamasından daha iyi olacağı görüşündeydi.

26 Şubat 1905’te Sabuncu köyünün sakinlerinden olan Ağarıza Babayev adında bir Müslüman Kuba Meydanı’nda faytonla giderken Ermeni komitecileri tarafından öldürüldü. Babayev’in ölüm haberi akraba ve kardeşlerine, dostlarına ve tanıdıklarına kısacası Bakü’ye çok yakın olan Balahani-Sabuncu sanayi merkezine süratle yayıldı. Babayev’in öldürülmesinden kısa bir süre sonra küçük gruplar halinde caddelere çıkan Azerbaycan Türklerine, Ermenilerin evlerinden ateş açıldı. Silahsız Türkler dağılarak, silahlanmaya çalıştılar. Artık olayların önünü alabilmek mümkün değildi. Kan akıyor, pek çok da masum kurban veriliyordu. İlk tespitlere göre, ölenler 7. sınıf öğrencisi Yakov Lebedev ve teknik okul öğrencisi İvan Volkov’du.

Mehmed Seid Ordubadi, ise Kanlı İller adlı eserinde “dünyamızı kan deryasına çeviren” Şubat olaylarını şöyle anlatmaktadır:

7 Şubat’ta çatışmalar artık her yerde oluyordu. Ermeniler genel bir katliama başladıklarından, Müslümanlar da tabanca-tüfek alıp savaşa hazırlanmaktaydılar. Ermeniler bu durumda Müslümanların saldırısını kesemeyerek kaçmakta ve evlerine sığınmaktaydılar. Damlardan, pencerelerden Müslümanların ve gelip geçen bütün insanların üzerine aralıksız ateş etmekteydiler. Krasilnikovların evinden, Madrid Oteli’nden ve Krasilnikovların Bazar ve Guberinski caddelerinin köşesindeki diğer evlerinden büyük bir ateş açıldı..(….) Bu sırada Bakü’de ve şehrin fabrikalarında karışıklık çıkmayan yer kalmamıştı. Bütün halk birbirine karışmış ve herkes silaha sarılmıştı. Kadınlar çocukların ellerinden tutarak, bir o tarafa bir bu tarafa koşuyorlar, ancak hiçbir yerden aman bulamıyorlardı. Balahani’de büyük bir yangın meydana geldi. Müslümanların dil bilenleri Ermenileri koruyorlardı (…) Bu karışıklık ve çatışmaların sonucunda Müslümanların çoğunun imaret ve mağazaları dağıtıldı, yağma edildi…
(Ordubadi, 1991, s. 12-14)

Bakü’deki Mihail Hastahanesi’nin verdiği bilgiye göre, 6 Şubat’ta 18 kişi ölmüş, 33 kişi de yaralanmıştı. Bunların arasında 6 Rus, 34 Azerbaycan Türkü, 6 Ermeni ve 5 kişi de başka milletlere mensuptu. Ölen ve yaralananların sayısı 7 Şubat’ta 100’e ulaştı. 7 Şubat’ta Kozaklardan 20 kişi, 10’ar kişilik bölükler halinde Şamahinski ve Bazar’da bulunuyordu. Saat 24:00’de şehrin durumu kötüleşti. Gönüllü Azerbaycan Türkleri büyük bir cesaretle düzenli birliklere karşı savaştılar. Türkler ise, Ermenileri yeri geldikçe himaye edip, koruyorlardı. Bu sırada hükümet, her yere 10 kişiden ibaret bir bölük asker gönderdi, fakat bu umulan neticeyi sağlamadı. Ordubadi, olaylar sırasında kadınların da, aynı coğrafyada birlikte yaşadıkları Ermenileri koruduklarını anlatarak, 3 Türk kadınının 50 Ermeniyi korumasını örnek gösterir ve kadınların 50 Ermeniyi 4 gün boyunca saklayarak, doyurduklarından bahseder (Ordubadi, 1991, s. 14-15; Sarıahmetoğlu, 2006, s. 268-270 ).

Krasnovodsk ve Surahanski caddelerinde çatışmalar bütün şiddetiyle devam ettiği sırada, Azerbaycan Türkleri birçok Ermeniyi korudu. 195 no’lu evde Akim İsayeviç’in kendisi ve ailesi korunarak ölümden ve talanlardan kurtuldu. Onları koruyan Ağakişi Aliyev ve Aliyev’in kardeşi Hüseyinkulu Kerbelayı Abdullaoğlu idi. Bu konuda Ermeniler memnuniyetlerini imzalarıyla göstermişlerdi: Mikayıl Artyomyans, Babacanov Sarkis Mihayeviç Ovenesov vb. Malakan’da Ağadadaş Veliyev’in evinde birçok Ermeni saklanmaktaydı. Bunlardan biri de Arşak Durniyans adında bir Ermeni idi.. Arşak Durniyans lisede okuyan iki çocuğu ile birlikte burada kalıyordu. Aynı Ermeni ailesi Hüseyinkulu Mahmudov ve Meşedi Henife Caferov tarafından da koruma altına alınmıştı. 6 Şubat’tan itibaren Arşak Durniyans’tan başka Stephan Avedisov, Arzumanovlar vb. korundular. Amcasının oğlu olan Ağa Rıza Babayev’in Ermeniler tarafından öldürülmesine rağmen bir Türk ailesi, Davud Ohenesov’un bütün ailesini ve başka Ermenileri saklayarak ölümden kurtardı.

8 Şubat’ta Mirza Aramyants’ın mağazasının malları yağmacılardan alınıp, arabalarla polis merkezine koruma amacıyla götürüldü. Saat 22:00’ye doğru Surahanski, Voronsovski caddelerinden Aslanov’un evine gelip üç-dört evi yakıp talan etmek isteyenler engellendi. Bu caddelerin köşesinde ve bulvarlarda yağmalar bütün şiddetiyle devam etti (Ordubadi, s. 16).

9 Şubat’ta öldürme ve yağmaların sayısı arttı. Ermeniler artık zengin Ermenilerin evlerinde toplanarak pencerelerden ve damlardan ateş açmaya başladılar. Bakü petrollerinden milyonlar kazanmış olan Mantaşev Mirzabekyan, Ter-Gukasov, Melikyants, Şahbazyan gibi meşhur zengin Ermeniler faaliyetlerini el altından yönlendirmekteydiler. 6 Şubat’ta başlayan Bakü olayları 10 Şubat’a kadar aralıksız devam etti. Balahani’deki petrol rafinerilerinde de karışıklıklar meydana geldi.

Taşnaklar, Türkleri öldürmek, mallarını yağmalamak, evlerini, iş yerlerini yakmak üzere ortaya çıkmışlardı. Komitacı Nikol askeri eğitim almış Tuman adlı bölüğü ile Bakü’ye gelmiş ve Türk mahallelerine saldırarak, pek çok evin yakılıp yıkılmasına ve çok sayıda Türkün ölümüne sebep oldu. Ermenileri sakinleştirmek amacıyla harekete geçen Bakü Valisi Nakaşidze’yi ölüme mahkûm etmiş, bunu gerçekleştirmek üzere de “Dro” olarak bilinen Drastamat Kanayan adlı bir çete reisi tarafından 15 Mayıs 1905’te atılan bir bomba ile öldürülürken aynı gün General Alihanov da öldürüldü (Hüseynov, 1928, s. 117; Mansurov, 1991, s. 212; Ordubadi, s. 17; Daşnaki, 1990, s. 11).

Güney Kafkasya’da Ermeniler ve Azerbaycan Türkleri arasındaki münasebetlerin esası A. Griboyedov’un, knez Argutyan’ın, General Lazarev’in, General Ter-Gukasov’un yardımlarıyla Ermenilerin geçici olarak Bakü’de, Karabağ’da, Şamahı’da, Nahçıvan’da, Gence’de vb. yerlerde yerleştirilmeye başladığı bir zamanda atıldı. Azerbaycan Rusya’nın hâkimiyeti altına girmeye başladıktan sonra Ermeniler, çar hâkimiyeti ile yerli halk arasında bir çeşit aracı durumuna geldiler, itibar kazandılar, devlet hizmetine alındılar. Devletin ayrı ayrı temsilcileri genelde Azerbaycan Türklerine güvenmemekte, onları Rus ordularıyla savaşan düşman bir halk gibi dil, din, gelenek ve görenekçe yabancı, asimilasyona mukavemet gösteren, kendi bağımsızlığını silahla korumaya hazır bir halk olarak görmekteydi. Bu durum Ermeniler tarafından da tahrik edilerek idarecilerin yerli halkı küçük görmesine, komite başkanlarının Azerbaycan Türklerine karşı nefretine ve akabinde kanlı olayların meydana gelmesine sebebiyet verdi.

Ermenilerin Güney Kafkasya’da başlattıkları terör, bütün Rusya’da huzursuzluk yarattı. Halk sürekli St. Petersburg’a giderek Ermeniler hakkındaki şikâyetlerini iletiyordu. Çar, anlaşmazlıkların giderilmesi için Kafkasya’da genel bir sıkıyönetim ilân etti ve bütün bakanlıkların katılmasıyla ve temyiz mahkemesi reisi senatör Kuzminski’nin başkanlığı altında 60 kişilik bir heyet 6-10 Şubat Bakü olayları için 2 Mart 1905’de çarın özel izniyle Bakü’ye geldi. Kuzminski, çar Nikola’ya göndermiş olduğu iki ciltlik bir raporda üç ay süren tahkikat neticesini belirtti. Raporda, ayrıca Osmanlı sınırından geçerek gelecek olan Ermeni çetelerinin yakalanması için gerekli tedbirlerin alınması da tavsiye edilmekteydi (Mansurov, s. 212-214).

Azerbaycan Türkleri dinleri ile ilgili olarak hükümette haklarında oluşan menfî fikrin değiştirilmesini, imparatorlukta yaşayan diğer milletler gibi Müslümanlara da siyasî haklar tanınmasını istiyorlardı. Bu açıklamalar tamamen belki de fazlasıyla Bakü şehrine aitti. Burada Azeriler her zamana egemen halktı, Ermeniler ise Bakü’ye petrol sanayisinin kurulmaya başladığı zaman yani takriben 1870’li yılların başında nüfuz etmeye başlamışlardı. Ancak 1890’ın sonlarından 1900 yılının başlarına kadar Bakü Devlet Bankası’nda Ermeniler çoğunluğu ele geçirdiler. Mantaşev, Lalayan, Adamyan, Ter-Gukasov, Aramyants vb. gibi belli başlı Ermeni zenginleri ortaya çıkmaya başladı. Bunlar Nobel ve Rothschild gibi uluslararası kapitalle yarışacak hale geldiler. Petrolden kazandıkları ile büyüyen bu Ermeni zenginler paralarını millî Ermeni partilerini (Hınçak, Taşnaksutyun vb.) maddî olarak desteklemek için kullandılar. Bu tarz bir gelişme Gürcistan’da da yaşandı ve Mantaşev ve Arakelov gibi Ermeni zenginler, Gürcü topraklarını ve hatta kiliselerini satın alarak bu topraklara Osmanlı Devleti’nden göç eden Ermenileri yerleştirdiler (Nedjefov, s. 36).

1905-1906 olaylarından sonra Erivan ve Elizavetpol eyaletlerinde 200’den fazla Azerbaycan Türküne ait yerleşim birimi yok edildi, nüfus ise öldürülmek suretiyle kıyıma tâbi tutuldu. Sayısal veriler, 1905-1906 yılları sırasında Erivan bölgesinde mevcut olan 1.301 köyün 959’unda, Zengezur kazasında da 406 köyün 314’ünde Türklerin yaşadığını göstermektedir. O dönemde Erivan Eyaleti ve Zengezur’daki 1.273 Türk köyünden bugün, Nahçıvan kazasının dışında Azerbaycan Türkü kalmadı.

Kaynakça

Daşnaki, (İz materialov departamenta politsii), Baku 1990.

Henry, J. D., Baku. An Eventful History, Londra, [t.y]

Hüseyinov, R. (1928), Azerbaycanda İngilabi Harekat, Baku.

Maevskiy, V. F. (1915), Armyano-Tatarskaya smuta na Kavkaze kak odin iz fazisov Armyanskogo voprosa, Tiflis.

Mansurov, A. (1991), Tarihin Ağ Lekeleri ve Yenidengurma, Baku.

Nedjefov, B. (1993), Litso Vraga, Baku.

Nevvab, M. M. (1993), 1905-1906-cı İllerde Ermeni-Müselman Davası, Baku.

Ordubadi, M. S., Ganlı İller. 1905-1907ci İllerde Gafgazda Baş Veren Ermeni- Müselman Davasının Tarihi, 1911/1991).

Sarıahmetoğlu, N. (2006), Azeri-Ermeni İlişkileri 1905-1920, Ankara TTK Yayınları.

To, A. (1907), Hay Turkagan Govgasum, Erivan.

Villari, L. (1908), Fire and Sword in Caucasia, Londra.

Walker, J. (1980), Armenia. The Survival of a Nation, Hertfordshire.

Zarevand (1971), United and Independent Turania, Leiden.

© 2024 - Marmara Üniversitesi