Ulusal ve Uluslararası Mahkemelerde 1915 Olayları ve İfade Özgürlüğü

Soykırım suçu hukuksal bir kavramdır ve gerek tarifine, gerekse faillerinin yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin süreçler bir uluslararası sözleşmeyle (1948 BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi), yani bir hukuki metinle belirlenmiştir. Şu ana kadar, 1915 yılında yaşanan olayları soykırım olarak tanıyan bir ulusal veya uluslararası mahkeme kararı mevcut değildir. Diğer taraftan, 1915 olaylarının soykırım olarak değerlendirilmesinin tek doğru tarihsel gerçek olarak sunulmasını ve alternatif tarih okumalarının inkârcılıkla suçlanmasını eleştiren ulusal veya uluslararası mahkeme kararları mevcuttur.

Bu kararlardan birincisi Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi (İDM) tarafından alınmıştır. 2003 yılının Ekim ayında iki Fransız vatandaşı Ermeni, Gregoire ve Suzanne Krikorian, Euro-Arménie ASBL adlı bir diaspora örgütünün de desteğiyle İDM’ye başvuruda bulunarak, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye adaylık statüsü vermesinin 1987 tarihli Avrupa Parlamentosu kararına aykırı olduğunu ifade etmişlerdir. Krikorianlar bu kararda Ermeni soykırımının açıkça tanındığını ve bunun inkârının Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine engel teşkil edeceğini ileri sürmüşlerdir. Dahası, Türkiye’ye adaylık statüsü verilmesinden rencide olduklarını ifade ederek 1 avroluk manevi ve sembolik tazminat ile mahkeme masraflarının ödenmesi talebinde bulunmuşlardır (İDM kararı, 2003, para. 1-2)

İDM ise başvuruyu inceleyerek ve sözlü bir duruşma yapmaya usul gereği gerek görmeyerek davayı düşürmüş ve 30.000 avro tutan mahkeme masraflarının Krikorianlar tarafından ödenmesine karar vermiştir. Burada asıl önemli olan İDM’nin 1987 tarihli Avrupa Parlamentosu kararının hukuki bir sonuç doğuramayacağını karar metninde yer alan şu ifadelerle açıkça belirtmesidir:

Şu kadarını ifade etmek yeterlidir ki, 1987 kararı tamamen siyasi açıklamalar içeren bir belgedir. Bu karar Parlamento tarafından herhangi bir zamanda değiştirilebilir. Bu nedenle ne kendisini yazanlar için, ne de daha güçlü bir sebeple, diğer davalı kurumlar için bağlayıcı bir hukuki sonucu olamaz.

(İDM kararı, 2003, para. 19)

Bu ifadelerden, 1965 yılından itibaren çeşitli ülkelerin yasama organlarında kabul edilen ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan kararların da aslında siyasi mülahazalarla hazırlandığı ve hukuki bir sonuç doğuramayacağı anlaşılabilir. Diğer bir deyişle, İDM’nin bu kararı soykırımın kolaylıkla değiştirilebilen veya kaldırılabilen siyasi kararlarla değil, ancak yetkili mahkemelerce tanınabileceğini vurgulamıştır.

1915 olaylarını soykırım olarak tanımanın “tek tarihi gerçek” olarak sunulmasını sorgulayan bir mahkeme kararı da Fransa Anayasa Mahkemesi (FAK) tarafından 2012 yılında alınmıştır. Bu kararın arkasındaki hukuki süreç, Fransa Ulusal Meclisi ve Senatosu tarafından 2001 yılında tek cümlelik bir kanunun kabulüyle başlamış; bu kanunla Fransa “resmi olarak 1915 Ermeni soykırımını” tanımıştır. Ardından Sosyalist Parti, Ermeni soykırımının inkârının tıpkı Holokost’un inkârı gibi bir yıla kadar hapis ve 45.000 avro para cezası ile cezalandırılmasını talep eden bir yasa tasarısı hazırlamıştır. Bu tasarı 2006 yılında, 577 milletvekilinden oluşan Fransa Ulusal Meclisi’nin 452 üyesinin katılmadığı bir oylamada, 106 lehte ve 19 aleyhte oyla kabul edilmiş; ancak Fransa Senatosu bu tasarıyı reddederek gündemden çıkarmıştır (Laçiner, 2008, s. 320). Benzer içerikli bir tasarı tekrar Ulusal Meclis’e sunulmuş, burada kabul edildikten sonra bu kez Senato’da da kabul edilmiştir. Ancak bu defa da Fransa’daki en yüksek yargı organı olan FAK, bu tasarıyı ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirmiş ve anayasaya aykırılığı nedeniyle geri çevirmiştir (FAK kararı, 2012, para. 4 ve madde 1). Dahası FAK, bu tasarıya temel teşkil eden 2001 tarihli kanunun da “normatif unsurdan” yoksun olduğunu ifade ederek, bu kanunun kanun olma vasfının dahi sorgulanabileceğini ortaya koymuştur (FAK kararı, 2012, para. 6). Diğer bir deyişle, Ermeni soykırımını tanıyan bu kanun da hukuki sonuçlar üretebilecek normatif nitelikten yoksun bir kanun olarak değerlendirilmiştir.

Parlamento kararlarının siyasi niteliği nedeniyle hukuki bir sonuç doğuramayacağını ortaya koyan İDM kararı ve Ermeni soykırımının inkârının ifade özgürlüğü kapsamına girmesi gerektiğini savunan FAK kararı dışında, henüz temyiz aşamasında olmakla beraber Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Perinçek Davası hakkında aldığı karar da son derece önemlidir. Özünü tıpkı FAK kararında olduğu gibi ifade özgürlüğünün oluşturduğu AİHM kararı, Ermeni soykırımının “tüm dünya tarafından kabul edilmiş bir tarihi gerçek olduğu” iddiasını açıkça sorgulaması bakımından da büyük önem arz etmektedir.

Bu kararın verildiği davaya giden hukuki süreç, Doğu Perinçek’in Ermeni soykırımının inkarının suç olarak kabul edildiği İsviçre’de düzenlediği bir dizi konferansta Ermeni soykırımını “uluslararası bir yalan” olarak nitelemesi üzerine İsviçre’deki bir Ermeni diaspora örgütü olan Switzerland-Armenia’nın 15 Temmuz 2005’te Perinçek’i mahkemeye vermesiyle başlamıştır. 9 Mart 2007’de Lozan Mahkemesi Perinçek’i mahkûm etmiş, Perinçek’in temyiz için başvurduğu Vaud Kantonu Mahkemesi’nin, sonrasında da bir üst mahkeme olan Federal Mahkeme’nin de Lozan Mahkemesi kararını onaması üzerine Perinçek bu mahkemelerin, kararlarıyla ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürerek AİHM’ye başvurmuştur. AİHM, 17 Aralık 2013’te İsviçre’nin Perinçek’in ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir (AİHM Basın Açıklaması, 2013, s. 1-2).

Her ne kadar İsviçre Hükümeti’nin başvurusu üzerine karar, gözden geçirilmek üzere AİHM’nin temyiz organı olarak adlandırılabilecek Büyük Daire’ye götürüldüyse de, karar metni incelendiğinde üç önemli noktanın altının çizildiği görülmektedir. Birincisi, karar, ihtilaflı ve hassas konuların, kin ve nefrete tahrik ve ırkçılık unsuru olmaksızın tartışılmasını ifade özgürlüğü, bu tartışmanın cezalandırılarak engellenmesini ise ifade özgürlüğünün açık bir ihlali olarak değerlendirmiştir. Diğer bir deyişle, 1915 olayları kesin olarak kanıtlanmış ve üzerinde uzlaşmaya varılmış bir soykırım olarak değil, “ihtilaflı ve hassas bir konu” olarak tanımlanmıştır (AİHM Basın Açıklaması, 2013, s. 1). İkincisi, karar uluslararası toplumun tamamının 1915 olaylarını soykırım olarak tanımadığını, dünya üzerindeki 190’dan fazla devletten sadece 20 kadarının Ermeni soykırımını açıkça tanıdığını belirterek bu konunun ihtilaflı ve hassas bir konu olduğunun altını bir kez daha çizmiştir (AİHM Basın Açıklaması, 2013, s. 3). Son olarak, karar Holokost ve 1915 olaylarını birbirinden tamamen ayırmaktadır. Kararda Holokost’un hukuken aksi iddia edilemez bir soykırım olarak kabul edildiği ve bu durumun yetkili bir uluslararası mahkeme (Nürnberg Mahkemeleri) kararıyla sabit olduğu belirtilmiş, 1915 olaylarının böyle bir mahkeme kararı olmaksızın hukuken soykırım olarak nitelendirilemeyeceği de dolaylı olarak vurgulanmıştır (AİHM Basın Açıklaması, 2013, s. 3).

Sonuç olarak bu üç mahkemenin aldığı kararlar, Ermeni soykırımının tek ve inkâr edilemez bir tarihsel gerçeklik olduğu iddiasını doğrudan veya dolaylı olarak eleştirmektedirler. 1915 olaylarının soykırım olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı başka bir tartışma konusudur; ancak Soykırım Sözleşmesi’ndeki hükümlerde belirtilen yetkili mahkemelerce karara bağlanmadığı sürece bir soykırım suçundan bahsetmek hukuken mümkün değildir. Zaten mahkeme kararlarının altını çizdiği husus da tarihi olayların özgürce tartışılmasına imkân verecek düzenlemeler yapılması gerektiği ve bunun engellenmesinin temel hak ve özgürlükleri ihlal ettiğidir.

Kaynakça

Laçiner, Sedat (2008), Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara

Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi Kararı, Krikorian v.d. v. Parlamento v.d., Dava no: T-346/03, 17 Aralık 2003. http://curia.europa.eu/juris/showPdf.jsf;jsessionid=9ea7d2dc30db34e25f0e6db74be187eabef9520c3498.e34KaxiLc3qMb40Rch0SaxuMbNb0?text=&docid=48869&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=142048 (Son Erişim: 22.04.2014).

AİHM Basın Açıklaması, “Criminal conviction for denial that the atrocities perpetrated against the Armenian people in 1915 and years after constituted genocide was unjustified”, 17 Aralık 2013.. https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&ved=0CBsQFjAA&url=http%3A%2F%2Fhudoc.echr.coe.int%2Fwebservices%2Fcontent%2Fpdf%2F003-4613832 5581451&ei=8NbgVJO9JInxavejgegN&usg=AFQjCNGrVI2QmuCFhUm8tI8kovA-R8jkKg&sig2=BUTfCxl50pSuZLDE4HwuDw&bvm=bv.85970519,d.bGQ&cad=rjt

Fransa Anayasa Konseyi Kararı, “Law on the punishment of denials of the existence of genocides recognised by law”, No. 2012-647 DC, 29 Şubat 2012. Bkz. http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/english/case-law/decision/decision-no-2012-647-dc-of-28-february-2012.114637.html[:en]

Laçiner, Sedat (2008), Ermeni Sorunu, Diaspora ve Türk Dış Politikası, Ankara

Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi Kararı, Krikorian v.d. v. Parlamento v.d., Dava no: T-346/03, 17 Aralık 2003. http://curia.europa.eu/juris/showPdf.jsf;jsessionid=9ea7d2dc30db34e25f0e6db74be187eabef9520c3498.e34KaxiLc3qMb40Rch0SaxuMbNb0?text=&docid=48869&pageIndex=0&doclang=en&mode=lst&dir=&occ=first&part=1&cid=142048 (Son Erişim: 22.04.2014).

AİHM Basın Açıklaması, “Criminal conviction for denial that the atrocities perpetrated against the Armenian people in 1915 and years after constituted genocide was unjustified”, 17 Aralık 2013.. https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=1&ved=0CBsQFjAA&url=http%3A%2F%2Fhudoc.echr.coe.int%2Fwebservices%2Fcontent%2Fpdf%2F003-4613832 5581451&ei=8NbgVJO9JInxavejgegN&usg=AFQjCNGrVI2QmuCFhUm8tI8kovA-R8jkKg&sig2=BUTfCxl50pSuZLDE4HwuDw&bvm=bv.85970519,d.bGQ&cad=rjt

Fransa Anayasa Konseyi Kararı, “Law on the punishment of denials of the existence of genocides recognised by law”, No. 2012-647 DC, 29 Şubat 2012. Bkz. http://www.conseil-constitutionnel.fr/conseil-constitutionnel/english/case-law/decision/decision-no-2012-647-dc-of-28-february-2012.114637.html

© 2024 - Marmara Üniversitesi