Tanzimat Dönemi’nden beri çok sayıda seyahatnameler ve diğer raporlar (eserler) Osmanlı Ermenilerinin hayatları ve onların örflerine değinmektedirler Bu raporlardan biri, aslen İskoç olan İngiliz yayımcı John Reid’indir. Reid, seyahat düşkünüydü ve 1838 yılında iki yıllık bir ziyaret için Türkiye’ye geldi. Reid ülkedeki izlenimlerini “Turkey and the Turks, being the Present State of the Ottoman Empire” adıyla 1840’ta Londra’da yayımladı. Onun çalışması çoğunlukla Osmanlı Türkiyesi, Türk Tarihi, Türkiye’deki Reformlar, İstanbul Tarihi, Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin ve Frenklerin tasvirlerinin yanı sıra onların gelenekleri ve göreneklerini de ele almaktadır. Reid mezarlıklar, hamamlar, camiler, pazarlar ve eski yapıtlar gibi bazı önemli kültürel ve yerel yapıları da betimler. Ayrıca eğitim, sanat, bilim ve İstanbul Boğazı hakkında bilgi verir.
John Reid Ermeniler hakkında özellikle “The Rayahs” (Reaya) başlığı altındaki bölümde ayrıntılı bilgiler verir (Reid, 1840, s. 120-126). Diğer bölümlerde de Osmanlı Ermenileri hakkında verdiği bazı bilgiler vardır. Birçok Batılı seyyah gibi, Reid de Türkçe bilmiyordu ve Türkiye’de kaldığında yerli bir tercüman kullandı. Yerli Rumlar, Ermeniler, Yahudiler ve İstanbul’daki Frenklerden de bazı bilgiler aldı. Reid, raporlarında Ermenilerin inançları, kıyafetleri, nüfusları, karakterleri, örfleri, zenginlikleri, meslekleri ve diğer şeyleri hakkında açıklamalar yapar. O, Ermenileri Reaya veya Babıâli’nin tebaası olarak tanımlar. Reid, onların [Ermenilerin] Sultan’ın yönetimindeki insanların en önemli sınıfı olduğunu da belirtmektedir. Türkiye Ermenilerinin inançları hakkında bazı bilgiler verir. Onlar Katolikler ve Heretikler olarak iki mezhebe ayrılmışlardı. Katolik ve Heretik Ermenilerin inançlarının tarifinden sonra Reid “Heretik’in saf Ermeniler ve Katoliklerin ise melez bir ırk olduğunu” belirtir. (Reid, 1840, s. 120-121). O, onların inançları ve dini kıyafetleri hakkında da detaylı bilgiler vererek onları şöyle tasvir etmektedir:
İkinciler (Katolikler) Batı Avrupalı fikirlere oldukça yakınken, birinciler (Heretikler) olağanüstü bir kararlılıkla eski Asya değerlerine bağlı.
(Reid, 1840, s. 121)
Reid ayrıca Katolik ve Heretik Ermenilerin örflerini ve kıyafetlerini de mukayese ederek şunları belirtir:
İkinciler (Katolikler) Avrupalıların modasını benimserken, birinciler (Heretikler) barbarlık dönemlerinin biçimsiz kıyafetleriyle görünmektedirler ve bu farklılık erkeklerle sınırlı kalmamakta, çünkü Katolik kadınlar Paris bonesi ve ipek cübbe giyerken Ermeni Heretik kadınlar yaşmak ve ferace olmadan sokağa çıkmayı yakışıksız ve edepsizlik olarak görmektedirler.
(Reid, 1840, s. 121)
Reid aynı zamanda İstanbul’daki Ermenilerin kıyafetlerini detaylı bir şekilde betimler. O, Türk ve Ermeni kadınlarının benzer formda olduğunu ortaya koymaktadır. O, Ermeni kadınlarının elbiselerinden şöyle bahseder:
Sokaktaki Ermeni kadınların elbiseleri Türk kadınlarıyla aynı, sadece pelerinlerinin rengi siyah ve terlikleri kırmızıdır; fakat kendilerini örten beyaz başörtüler Müslüman kadınlarınkinden daha temiz, aslında karın beyazlığıyla rekabet edecek kadar beyaz. Ermeni kadınların yürüyüşleri Türk kadınlarından daha gösterişlidir, onların vücut yapısı daha şekilli, ten renkleri daha açık, yüz hatları daha düzgün, gözleri daha parlak ve tavır olarak daha büyüleyicidir.
(Reid, 1840, s. 121-122)
Reid Türkiye’deki ve İstanbul’daki Ermenilerin nüfusu hakkında yaklaşık olarak bazı tahmini bilgiler verir. O, bilgilerini, birkaç Yahudi ve Rum tarafından doğrulanmış çok zeki bir Ermeni tüccarın raporundan alınmıştır. Reid Ermenilerin nüfusunun yaklaşık 1.500.000 olduğunu tahmin ederek bunların en az 200.000’inin Heretik olduğunu düşünmektedir. O, 4.000 Katolik’in İstanbul’da ikamet ettiğini belirtir (Reid, 1840, s. 122). Reid Yahudilerin ve Rumların aksine Ermenilerin Osmanlılarla dostane ve barışçıl ilişkilerini hayretle karşılar. O, Ermenilerin Osmanlılara yönelik duygularını “Ermeniler tüm siyasi bağımsızlıklarını kaybetmiş ve ülkelerini fetheden son ülkenin kanaatkâr bir tebaası olmaktan memnun görünüyorlar” şeklinde tarif eder (Reid, 1840, s. 122).
Reid Tanzimat dönemindeki Ermenilerin iş ve ticari faaliyetleri hakkında bazı bilgiler vermektedir. Onun gözlemlerine göre, Ermeniler Doğu’nun her yerinde yayılmış gayretli (azimli), çalışkan ve muteber tüccarlardı. O, Osmanlı İmparatorluğu’nun günlük hayatında Ermeni tüccarların öneminden ve Osmanlı ticaretindeki ekonomik ve finansal rollerinden şöyle bahseder: “Türkler Ermenilere oldukça kıymet vermekte ve diğer sınıf insanlarınkinden daha çok onların ticari ve finansal faaliyetlerini kendi acentaları (temsilcilikleri) ile yürütmeyi tercih etmektedirler” (Reid, 1840, s. 123).
Reid’in görüşüne göre, Ermeniler uysal tavırlı, gayretli yaradılışlı, dengeli (ağırbaşlı), sabırlı, dürüst ama iş ilişkilerinde becerikliydi ve Türkler Ermenilerin özelliklerinin farkındaydı. Reid “Türklerin Ermenilere son derece saygı duyduğunu ve ticari ve finansal işlemlerini onların acentaları (temsilcilikleri) vasıtasıyla idare etmeyi tercih ettiğini” belirtmektedir (Reid, 1840, s. 123). O, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilerin zenginliği (mal varlığı) ve ticari aktiviteleri için cennet olduğunu bildirir. Reid Ermenilerin zenginliğinin kaynaklarını şu şekilde zikretmektedir:
Ermeniler çok varlıklı bir sınıf; ve servetleri büyük ölçüde, düşük değerdeki sikkeleri alıp onları erittikten sonra külçe olarak devlete satan ve aynı anda çiftlik kurmaları için kendilerine sağlanan vergi olarak ödenecek parayı devlete en fahiş oranda faiz olarak borç veren sarraf ve bankacı olmaktan gelmektedir.
(Reid, 1840, s. 125)
Reid Osmanlı Ermenilerinin diğer iş ve çalışma alanlarını tarif eder. Onlar tahıl tüccarlığı, kuyumculuk, doktorluk, cerrahlık, eczacılık, fırıncılık, mimarlık (inşaatçılık), pirinç işçiliği, duvarcılık (taşçılık), marangozluk, demircilik, sakalık, meşrubatçılık, denizcilik, balıkçılık, peynir üreticiliği, şarapçılığın yanı sıra ipek tüccarlığı, mücevhercilik, dokumacılık, nalbantlık, at terbiyecilik, ressamlık vb. işlerle ilgileniyordu (Reid, 1840, s. 125).
Ayrıca Reid Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu’na tabi olduğunu ama hukuki açıdan doğrudan doğruya kendi patriklerinin kontrolü altında olduklarını kaydeder. Ermeni patriği herhangi bir kimse bir suç işleyerek suçlu bulunduğunda para cezası veya hapisle cezalandırabilirdi ama Sultan’ın açık izni olmadan ölüme mahkûm edemezdi. Reid Ermenileri “çok sakin bir ırk ve nadiren cezayı hak eden” olarak gözlemler (Reid, 1840, s. 126). O, birçok bakış açısına göre Türkiye’deki Ermenilerin Quaker’lara benzediği kanaatindedir. O, onları şu biçimde tanımlamaktadır: “özellikle ticarette ve bozulmamış imanda (güvende) onların dürüstlüğü dikkate alınarak darphane yönetimi, barut fabrikaları gibi işlere Türkler tarafından atandılar”. (Reid, 1840, s. 126). Reid ayrıca Osmanlı topraklarında Ermenilerin Rumlarla ilişkilerini de gözlemledi. O, özellikle onların birbirleri için aynı duyguları paylaşmadığını “ama (samimiyetle) açık bir kinle onlardan nefret ettiğini” belirtir (Reid, 1840, s. 126).
Her şeyden önce, Osmanlı Ermenilerinin çok mutlu bir hayatları vardı ve onlar Tanzimat Dönemi’nin başında özel ve kamu işletmelerinde seçkin iş ve mesleklere sahiptiler. Onlar Osmanlı’nın günlük hayat aktiviteleri ve ticaretlerinin temel taşlarıydılar. Aynı zamanda, Avrupalılar ile yapılan finansal ticaretten devletin en önemli yetkileri onlara verilmişti. Diğer gayrimüslimler itibarlarını kaybederken onlar ticari sorumluluklar kazanmışlar ve idari makamlara atanmışlardı. Osmanlı toplumuyla problemleri yoktu ve onlar kendilerini Osmanlı’nın iyi bir tebaası olarak görüyorlardı. Osmanlı Ermenilerinin diğer gayrimüslim Osmanlı tebaasıyla farklı niyetleri bazı problemleri vardı. Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni toplumunun sadakati o dönemdeki Avrupalı gezginlerin raporlarında gerçekten de gözlemlenmiştir.
Reid, John (1840), Turkey and the Turks: Being the Present State of the Ottoman Empire, London.