Ermenistan Cumhuriyeti’nin Büyük Millet Meclisi Hükümetleri ile ilişkilerinin ele alınacağı bu çalışmada genel hatlarıyla Brest-Litovsk Antlaşması, Mondros Mütarekesi, Sevr ve Gümrü Antlaşmalarının Ermeni Tarih ders kitaplarında nasıl ele alındığı üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede Ermeni tarih ders kitaplarında yer alan önemli antlaşmalardan biri olan Brest-Litovsk Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı henüz devam ederken imzalanan ilk barış antlaşması olup, Rusya ile Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Krallığı arasında 3 Mart 1918’de imzalanmıştır. Ancak İttifak Devletleri’nin yenilmesi ile bu antlaşma hükümsüz kalmıştır (Hovannisian, 2004, s. 288).
Ermeni tarih ders kitaplarında Brest-Litovsk Antlaşması’na dair anlatılara bakıldığında, bu konuya sekizinci sınıf ders kitabının sonlarında yer alan “1917 Yılının Sonu ve 1918 Yılının Başlarında Türk-Transkafkasya İlişkileri” (Թուրք-անդրկովկասյան հարաբերությունները 1917 թ. վերջին և 1918 թ. Սկզբներին – Turk-andrkovkasyan haraberutyunnerı 1917 t. Vercin yev 1918 t. Skzbnerin) konusunun alt başlığı olarak yer verildiği görülür. Bu metinlerde Rusların Türklerle bu antlaşmayı imzaladıkları için adeta suçlandıkları görülmektedir (8. Sınıf, 2007, s. 180).
Ermeni tarih ders kitaplarındaki anlatılarda özellikle Antlaşmanın Ermenilerle ilgili olan dördüncü maddesi üzerinde durulduğu ve bu maddenin tamamının kitapta yer aldığı görülmektedir. Bu maddeye göre Sovyet Devleti, Anadolu’nun Doğu illerinin boşaltılarak Osmanlı Devleti’ne geri verilmesini sağlamak için çaba harcayacaktır. Ardahan, Kars ve Batum sancakları da hemen Sovyet askerlerince boşaltılacaktır. Sovyet Devleti, bu sancakların genel hukuk ve devletler hukuku açısından yönetim biçimine karışmayacak ve özellikle buralardaki halkları komşularından birisini ya da Osmanlı Devleti’ni seçme konusunda bağımsız bırakacaktır (Özdal, 2006, s.178).
Ermeni tarih ders kitaplarında ise bu maddeden şöyle bahsedilmektedir:
Brest-Litovsk Antlaşmasının dördüncü maddesi şöyleydi: “Rusya, Doğu Anadolu illerinin boşaltılmasını (Batı Ermenistan) sağlayacak ve [bu illerin] Türkiye’ye yasal iadesiyle ilgili üstüne düşen her şeyi yapacaktır. Ardahan, Kars ve Batum illeri de derhal Rus ordusundan temizlenecektir.” Diğer bir deyişle, [bu Antlaşma ile] 1877-1878 Rus-Türk Savaşı dönemindeki mevcut sınıra gelinmiş olundu…
(8. Sınıf, 2007, s.180)
Brest-Litovsk Antlaşmasıyla ilgili olarak ders kitaplarındaki anlatılarda Türkiye’nin bu antlaşmayı “bir koz olarak” değerlendirdiği ve Türkiye’nin bir takım “saldırgan planlarının” olduğuna dair ifadelerin de kullanıldığı görülmektedir (8. Sınıf, 2007, s.180).
Brest-Litovsk Antlaşması’yla yalnız Rus işgalindeki toprakların değil aynı zamanda 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinde kaybedilen Elviye-i Selâse’nin de yeniden anavatana katılmış olması nedeniyle bu antlaşmanın Türkiye için oldukça önemli bir kazanım, Ermeni tarafı içinse büyük bir kayıp olarak değerlendirildiğini söylemek mümkündür.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yenik devletler arasında yer almasıyla birlikte 30 Ekim 1918’de ise Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Müttefik Devletler’i temsilen İngiltere ile Limni Adası’ndaki Mondros Limanı’nda imzaladığı bu mütareke Ermeni tarih anlatısında da oldukça önemli bir yere sahiptir. Nitekim Ermeni tarih ders kitaplarında da bu konuya sıkça vurgu yapıldığı görülmektedir.
Ermeniler ve Ermenistan’ı doğrudan ilgilendiren maddeler Mütarekenin dördüncü, on birinci ve yirmi dördüncü maddeleridir. Dördüncü maddede savaş tutsakları ve gözaltında bulundurulan Ermenilerin tümünün İstanbul’da toplanarak, hiçbir koşula bağlı olmaksızın, Müttefiklere teslim edilmesi öngörülmüştü. On birinci maddede ise kuzeybatı İran’daki Türk birliklerinin gecikmeksizin savaş öncesi sınırların gerisine çekilmeleri için daha önce verilmiş olan emrin yerine getirilmesi istenmişti. Mondros Mütarekesi’nde Türkler ve Ermeniler açısından belki de en önemli madde ise yirmi dördüncü madde olmuştur. Bu maddeye göre b-“vilâyet-ı sitte” olarak da bilinen altı vilayette karışıklık çıkması halinde Müttefiklere bu illerin herhangi bir bölümünü işgal etme hakkının verilmiş olmasıdır (Uras, 1987, s.651).
Ermeni tarih ders kitaplarında doğrudan Mondros Mütarekesi’nin ele alındığı bölümlere geçmeden önce Mütarekeye giden süreçte yaşananların tarih ders kitaplarında nasıl yansıtıldığına kısaca değinilmesinde yarar vardır. Bu konuya dair anlatılara dokuzuncu sınıf tarih ders kitaplarında yer verilmiştir. Buna göre Ermenilerin Mütarekeye giden süreçte zor bir dönemden geçtikleri ve ciddi kayıpları olduğuna vurgu yapıldığı görülmektedir (9.Sınıf, 2008, ss.24-25).
“Paris Konferansı’nda Ermeni Heyetleri” (Հայկական պատվիրակությունները Փարիզի կոնֆերանսում – Haykakan patvirakutyunnerı Parizi konferansum) başlıklı bölümde bu konferansın Ermeniler için önemine ve bu konferansa kimlerin katıldığı bilgilerine yer verilmiştir (9. Sınıf, 2008, s.28). Kronolojik olarak “Mondros Mütarekesi” (Մուդրոսի զինադադար – Mudrosi zinadadar) başlıklı bölümün hemen ardından ise Ermeni tarihi ve Ermeni sorunu açısından son derece önemli bir antlaşma olarak kabul edilen Sevr Antlaşması’na dair bilgilere geçilmiştir (9. Sınıf, 2008, s.29).
Brest-Litovsk Antlaşması’na dair metinlerde olduğu gibi Mondros Mütarekesi anlatılarında da Doğu Anadolu bölgesi için “Batı Ermenistan” tabirinin kullanıldığı görülmektedir (9. Sınıf, 2008, s.28).
Mondros Mütarekesi kapsamında yine Brest-Litovsk Antlaşması’nda olduğu gibi Ermeni tarihçilerin “bağımsız ve birleşik Ermenistan’a” vurgu yaptıkları görülür. Bu anlamda Ermeni sorununun çözümünün Ermenilerin Türk hâkimiyetinden kurtulmalarıyla doğrudan bağlantılandırıldığı anlaşılmaktadır:
… Bilindiği gibi 30 Ekim 1918’de Ege Denizi’nde bir limanda Mondros Ateşkesi imzalandı; Türkiye yenilgiyi kabul etti ve savaştan çekildi. Kaybeden dört ülkenin yanı sıra ittifaka üye diğer ülkeler de yenik sayıldı ve böylece Birinci Dünya Savaşı sona erdi …
(9. Sınıf, 2008, s.28).
Mondros Mütarekesi’ne dair anlatılarda ön plana çıkan bir diğer husus da İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa katılan ülkelere dair kullanılan nitelemeler olmuştur. Bu çerçevede Ermenistan’ın İtilaf Devletleri’nin yanında “küçük ortak” olarak savaşa katılmış olsa da “büyük kayıplar verdiği”, dolayısıyla savaşta “büyük emek sarf ettiği” gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmıştır:
…Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı açıldı. Burada İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, vb. galip İtilaf Devletleri, aralarında Türkiye’nin de olduğu yenilen dört ülke ile bir barış antlaşması imzalayacaktı. [Konferansa] İtilaf Devletleri’nin “küçük ortaklarından” olan Ermenistan da kabul edildi, çünkü o savaşa katılmış ve büyük kayıplar vermişti …
(9. Sınıf, 2008, s.28).
Mondros Mütarekesi’ne dair ders kitaplarında yer alan metinlere genel olarak bakıldığında Türkiye’nin “kaybeden, mağlup, yenilen” gibi sıfatlarla nitelendiği, Ermenilerin ise “galip, yenen, kazanan” gibi imgelerle tanımlandığını söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra Mondros Mütarekesi’nin Ermeni tarihi açısından birleşik ve bağımsız bir Ermenistan kurulması için ele geçirilmiş önemli bir fırsat olarak değerlendirildiğine dair anlatılar da mevcuttur.
Ermeni tarih ders kitaplarında Sevr Antlaşması’na da oldukça geniş yer verildiği görülmektedir. Nitekim dokuzuncu sınıf tarih ders kitabında bu Antlaşma detaylı bir biçimde incelendikten sonra Antlaşmanın Ermeniler ile ilgili olan maddelerine yer verildiği görülmektedir. Bu çerçevede Sevr Antlaşması’nın 88. ve 89. maddeleri ile Azerbaycan ile ilgili olan 92. maddelerinin seçilerek “Sevr Antlaşması’ndan” (Սևրի Պայմանագրից – Sevr Paymanagrits) başlığıyla bu maddelerin tamamı alıntılanmıştır (9. Sınıf, 2008, s.31). Ancak Antlaşmanın diğer maddeleri veya diğer ülkelerle ilgili olan kısımlarına yer verilmemiş olması, özellikle Ermenistan ve Azerbaycan’la ilgili bölümlere dikkat çekilmesi, yazarın Ermeni tarihi için Sevr Antlaşması’nın ne anlama geldiğini ve Türklerle Azeriler arasındaki bağı bir kez daha vurgulamak istediğini gösterir.
Sevr Antlaşması’yla ilgili olarak ders kitaplarında sunulan anlatıda bu Antlaşmaya “Batı Ermenistan’ın kurtuluşu” ya da “Birleşik Ermenistan’ın ilk defa Türkler tarafından tanınması” gibi anlamların yüklendiği görülmektedir (9. Sınıf, 2008, ss.28-29).
… Ermenistan’a sadece 90 bin kilometre karelik Erzurum, Trabzon, Van ve Tiflis illeri değil aynı zamanda Karadeniz’e çıkış da veriliyordu. Bu, Birleşik, Bağımsız Ermenistan toplam alanının mevcut 70 bin kilometrekarelik Cumhuriyet [Doğu Ermenistan] ile 160 bin kilometrekare olacağı anlamına geliyordu. Bunun üzerine ABD Başkanlığı tarafından oluşturulan Türk-Ermeni devleti sınırı, Kasım ayında Birleşik Bağımsız Ermenistan haritası olarak çiziliyordu …
(9. Sınıf, 2008, 30-31).
Sevr Antlaşması’na dair bu verilerin sunumunun ardından Mustafa Kemal önderliğinde başlayan kurtuluş mücadelesinin Ermeniler açısından Sevr’in kazanımlarını nasıl yok ettiğine vurgu yapılmaktadır (9. Sınıf, 2008, ss.30-31).
Sevr Antlaşması’yla ilgili bölümün içinde sık sık vurgulanan bir diğer tema da bu antlaşmayla Ermenistan topraklarının oldukça geniş bir alanı kapsayacağı, ayrıca Karadeniz’e bir çıkış elde edileceği ve Birleşik Ermenistan’ın Türkiye tarafından tanınacağıdır. Nitekim bu konuya metnin sonundaki sorularda dahi yer verilerek öğrenciye bu antlaşmayla Ermenistan topraklarının ne kadar genişleyeceği, kaç kilometrekareye ulaşacağına dair sorular sorulduğu görülmektedir. Bu bölümde öğrenciye Ermenistan’ın yeni sınırlarıyla ilgili olarak yöneltilen sorular dışında özellikle bir test sorusunun da yöneltilerek bu konunun pekiştirilmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Bu test sorusunda bir kez daha Sevr Antlaşması’yla Ermenistan Cumhuriyeti’nin ulaşacağı toprakların kaç bin kilometrekare olacağı sorulmaktadır. Cevap şıklarına bakıldığında ilk üç şık 50, 70, 80 bin kilometrekareyi işaret ederken son şık ise 160 bin kilometrekare olarak belirlenmiştir. Böylelikle test sorusunda bile Ermenistan’ın söz konusu antlaşmayla elde etmeyi planladığı toprakların büyüklüğüne vurgu yapılmaya çalışılmıştır.
Sonuç olarak Türklerle ilgili imgelere bakıldığında Ermeni tarihçilerin zaman zaman Türklerden “Kemalistler” olarak bahsettiği görülmektedir. Bu anlamda Sevr Antlaşması’nın ele alındığı bölümde bu kez General Mustafa Kemal önderliğinde “silahlı ve milliyetçi bir hareketin başladığı” ifade edilmiştir. Diğer bir deyişle “milliyetçi ve silahlı” tanımlamalarıyla Mustafa Kemal veya Türkler için yine olumsuz bir imgenin kullanıldığı söylenebilir. Dahası Ermenistan için son derece önemli bir antlaşma olan Sevr Antlaşması’nın Mustafa Kemal önderliğindeki Türkler tarafından lağvedildiği ifade edilerek Mustafa Kemal ve onunla hareket eden Türklerin “Ermenilerin umutlarını ya da kazanımlarını ellerinden alan” bir öğe olarak anlatıldığı ve ötekileştirildiği söylenebilir.
Sevr Antlaşması’yla ilgili bilgilerin verildiği bölümde bir kez daha Batılı Devletlerin Ermenilerden yüz çevirdiği, onları Türkler karşısında yalnız bıraktığı ve sözlerini yerine getirmediklerine dair birtakım eleştirilerin de yapıldığı görülmektedir. Bu konuda en iyi örnek yukarıda Kilikya Ermenilerinin durumunun işlendiği bölümdür. Bu bölümde Fransa’nın bölgeden çekilerek binlerce Ermeni’nin ölümüne neden olduğu ifade edilmektedir.
Bu bölümde Türklerle ilgili olarak kullanılan tanımlamalara bakıldığında “ciddi tehlike, masumlara saldıran Kemalistler, Türk çapulcuları, Türk-Kürt silahlı çeteleri vb.” imgelerin kullanıldığı görülmektedir. Ermeni tarihçiler bu yolla öğrencinin zihninde “Kemalist Türk” öğesine karşılık her türlü negatif sıfatı kullanarak hem Kemalist hareketi ötekileştirmekte, hem de Türklerle birlikte diğer Batılı devletlerin de çıkarcı olduğunun altını çizerek adeta Ermenilerin Ermenilerden başka dostu olmadığına vurgu yapmaktadırlar.
Türkiye ile Ermenistan arasında 1920 yılında imzalanan Gümrü Antlaşması ise Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin yabancı bir devlet ile yaptığı ilk uluslararası antlaşmadır. Bu antlaşma, Kafkasya’da ortaya çıkan gelişmeler sonucunda onaylanamadığı için yürürlüğe de girmemiş olup yerini 16 Mart 1921 tarihinde imzalanan Moskova Antlaşması’na bırakmış olsa da tarihsel anlamda oldukça önemli bir antlaşmadır (Soysal, 2000, s.17).
Osmanlı Ordusu’nun Mondros Mütarekesi uyarınca 1914 sınırına çekilmek zorunda kalmasının ardından Ermeni kuvvetleri, Doğu Anadolu’da Türklere karşı eylemlere girişmeye başlamıştır. Haziran 1920’de Ermeni kuvvetlerinin Doğu Anadolu’da Oltu’da Türklere geniş çapta bir saldırısı üzerine, Büyük Millet Meclisi Hükümeti Ermenistan’a karşı askeri bir harekât başlatmayı ve bir an önce Doğu Anadolu sınırını Misak-ı Milli ilkelerine uygun biçimde gerçekleştirmeyi kararlaştırmıştı. Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir idaresinde 28 Eylül’de başlatılan harekâtta, Türk ordusu birkaç gün içinde Sarıkamış bölgesini almış, ertesi ayın sonlarına doğru yeniden ilerleyerek Kars’ı kurtarmış ve 7 Kasım’da Gümrü’yü işgal etmiştir. Bunun üzerine Ermeniler barış isteyince, önce bir ateşkes antlaşması, 2 Aralık 1920’de de Gümrü Antlaşması imzalanmıştır (Soysal, 2000, s.17).
Ermenistan açısından son derece ağır hükümleri olan Gümrü Antlaşması’ndan dokuzuncu sınıf tarih ders kitaplarında bahsedilir. Bu konunun yer aldığı bölümde Gümrü Antlaşması’na göre Ermenistan topraklarını gösteren bir haritaya da yer verildiği görülür (9. Sınıf, 2008, 37). Gümrü Antlaşması tarih ders kitaplarında Ermenistan için “bir yenilgi” ya da “kayıp” olarak değerlendirilir (9. Sınıf, 2008, s.36).
Gümrü Antlaşması’na dair metinlerde Türk tarafı için “zalim, ölümcül, ültimatom veren, Ermeni varlığını sonlandıran” gibi olumsuz ifadeler kullanılmıştır. Ermeni tarihçilerinin bu antlaşmayı “Ermenilerin siyasi bir kriz ortamında imzalamak zorunda kaldıkları” bir antlaşma olarak sundukları görülmektedir (9. Sınıf, 2008, ss.36-37).
Sonuç olarak Ermeni tarih ders kitaplarında Gümrü Antlaşması’yla ilgili anlatılarda Türk/Osmanlı nitelemelerinin önceki bölümlerle benzerlik arz ettiği görülmektedir. Türkler için önemli bir kazanım olarak görülen bu antlaşma Türk tarafı için Doğu Cephesi’ni kapatan ve toprak kazandıran bir antlaşma olarak nitelendirilirken, Ermeni tarafı için büyük bir hezimet olarak algılanmış ve anlatılmıştır. Bu Antlaşma Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin uluslararası alandaki ilk siyasi, askeri ve diplomatik başarısı olarak görülürken, Ermeni tarihçileri bu antlaşma için “Ermenistan’ın sonu” anlamında bir tanımlama kullanmışlardır. Bu yönüyle Gümrü Antlaşması ile TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi ilk tanıyan ülkenin ironik olarak Ermenistan olduğunun da belirtilmesinde yarar vardır.
Պ. Չոբանյան, վ. Բարխուդարյան, Ա. Խառատյան, Է. Կոստանդյան, Ռ. Գասպարյան, Դ.Մուրադյան, Ռ. Սահակյան Ա. Հակոբյան, Հայոց Պատմություն: 8- րդ Դասարան Դասագիրք, Երևան, Մակմիլան, 2007. (P. Çobanyan, V. Barkhudaryan, A. Khar’atyan, E. Kostandyan, R’. Gasparyan, D. Muradyan, R’. Sahakyan, A. Hakobyan, Hayots Patmutyun: 8-rd Dasaran Dasagirk’, Yerevan, Makmilan, 2007 – P. Çobanyan, V. Barkhudaryan, A. Khar’atyan, E. Kostandyan, R’. Gasparyan, D. Muradyan, R’. Sahakyan, A. Hakobyan, Ermeni Tarihi: Ortaöğretim 8.Sınıf Ders Kitabı, Erivan, Makmilan Yayınevi, 2007).
վ. Բարխուդարյան, Ա. Հակոբյան, Հ. Հարությունյան, Վ. Ղազախեցյան, Յու. Հովսեփյան, Է. Մինասյան, Է. Մելքոնյան, Հայոց Պատմությունը: Դասագիրք Հանրակրթական Դպրոցի 9- րդ Դասար, Արմենիա, Մակմիլան, 2008. (V. Barkhudaryan, A. Hakobyan, H. Harut’yunyan, V. Ğazakhetsyan, Yu. Hovsep’yan, E. Minasyan, E. Melk’onyan, Hayots Patmutyunı: Dasagirk’ Hanrakrt’akan Dprotsi 9-rd Dasar, Armenia, Makmilan, 2008 – V. Barkhudaryan, A. Hakobyan, H. Harut’yunyan, V. Ğazakhetsyan, Yu. Hovsep’yan, E. Minasyan, E. Melk’onyan, Ermeni Tarihi: Ortaöğretim 9. Sınıf Ders Kitabı, Ermenistan, Makmilan Yayınevi, 2008).
Hovannisian, R. G. (2004), The Armenian People From Ancient to Modern Times, Volume II: Foreign Dominion to Statehood: The Fifteenth Century to the Twentieth Century. New York: Palgrave Macmillan.
Özdal, B. (2006), “Osmanlı İmparatorluğu’nun Taraf Olduğu Uluslararası Andlaşmalar İtibarıyla Ermeni Sorunu (1918-1922 Dönemi)”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Cilt 2, No. 4.
Uras, E. (1987), Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi. İstanbul: Belge Yayınları.
Soysal, İ. (2000), Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları: 1920-1945, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Bu çalışma “Balkan ve Karadeniz Ülkelerinde Güncel Tarih Ders Kitaplarında Osmanlı / Türk İmajı” başlıklı (110K571 nolu) ve Doç. Dr. Mehmet Hacısalihoğlu tarafından yürütülen TÜBİTAK 1001 projesi kapsamında, Yrd. Doç. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş’un hazırlamış olduğu, “Ermeni Tarih Ders Kitaplarında Türk İmgesi” başlıklı proje çıktısı verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.