Birinci Dünya Savaşı’nda cephe kavramının değişmesi ve çarpışmaların geniş alanlara yayılması, sivil halk için olumsuz sonuçları beraberinde getirmiştir. Şüphesiz tarihte yaşanan tüm savaşlarda olduğu gibi Birinci Dünya Savaşı’nda da kadınlar ve çocukların, mağduriyeti en fazla yaşayan kesim olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim dünyanın en güçlü devletleriyle birkaç cephede savaşan Osmanlı Devleti, erkek nüfusunun büyük bir kısmını askere almak zorunda kalmış, bazı Ermeni ve Rum vatandaşlarının içten saldırılarıyla karşılaşmıştır. Büyük toprak parçalarını kaybeden Osmanlı’nın yüz binlerce ahalisi göç etmek zorunda kalmıştır. Kendisine zarar veren toplulukların yerlerinin değiştirilmesi, ülkedeki muhacir sayısının gittikçe artmasına sebebiyet vermiştir. Erkekler savaşta oldukları için göç kafileleri genelde kadınlar ve çocuklardan müteşekkil olmuş; tabiat şartları, salgın hastalıklar, açlık ve asayişsizlik ise bu korunmasız kimselerin en büyük korkusu olmuştur.
Osmanlı Hükümeti, ülkede sorun çıkaran Ermenilere karşı ilk olarak Maraş-Zeytun’da harekete geçmiş, isyan eden Zeytunlular ve Maraşlı Ermenilerin bir kısmı, Konya’ya sevk edilmiştir. Genel sevk kararının alınmasıyla, kadınlar ve çocukların bu süreçteki hukuku da netlik kazanmıştır. Sevkten en fazla kadınların ve çocukların etkileneceğini bilen Osmanlı Hükümeti, onlara özel düzenlemeler yapmış ve bu düzenlemeler bazen genel bazen de özel emirlerle vilayet ve mutasarrıflıklara iletilmiştir. Yapılan ilk düzenleme ise sevkin başladığı günlerde “şimdilik” kaydı ile sahipsiz kadın ve yetim çocukların tehcirden muaf tutulmaları olmuştur. Fakat düzenlemedeki “şimdilik” kaydı her zaman geçerli olmamış, bölgelere göre değişiklikler göstermiştir. Gerekli düzenlemelerin yapılmasıyla kadınlar ve çocuklar da göç kervanlarındaki yerlerini almıştır. Ancak, kışın kendisini göstermesiyle sevkin zor olacağı anlaşılmış, kadınların ve çocukların sevki durdurularak, münasip köylere dağıtılmaları emredilmiş ve birtakım uygulamalara girişilmiştir.
Sevkin başladığı günlerde hükümetin bu uygulamalarından ilki sahipsiz çocuklara yönelik olmuştur. Bu çocukların iaşesi, bakımı ve eğitimleri için baştan planlar yapılmış, bazen şartların değişmesiyle yeni düzenlemelere gidildiği görülmüştür. Çocukların sevk esnasında yol şartlarına dayanmaları zor olduğundan hükümet, sayıları hayli fazla olan bu çocukların eğitimi ve bakımı için iki yola müracaat etmiştir. Bunlardan ilki, belli yaşta olan çocukların darüleytamlara (Erkan ve Erkan, 1987, s. 61-68) yerleştirilmesidir. Diğeri ise, tüm çocukların yetimhanelere yerleştirilmesi mümkün olmadığından, kimsesiz çocukların Müslüman ailelerin yanına verilmesidir ( Öke, 2001, s. 261-262). Çocukların yetimhanelere yerleştirilmesi hususunda birtakım sınırlamalar bulunmakta, bu sınırlamalar bölgelere ve zamana göre değişmektedir. Nitekim bazı durumlarda Ermeni yetimleri için yetimhaneler açılırken, bazı durumlarda da yalnızca din değiştiren çocukların yetimhanelere alınacağına dair emirler verilmiştir. Mevcut yetimhanelerin çok sayıdaki Türk ve Ermeni çocuğu barındırması mümkün olmadığından, yeni yetimhaneler oluşturulmaya başlanmıştır (Ergin, 1997, s. 1548; Kırbaç, 2003, s. 87-88; Özbay, 2003, s. 110). Urfa ve çevresindeki Ermeni muhacirleriyle ilgilenen Muhacirin Müdürü Şükrü Bey’in faaliyetleri sonucunda, Urfa’da yetim Ermeni çocukları için bir yetimhane açılmış; bakıcı ve mürebbiye olarak da bazı Ermeni kadınları görevlendirilmiştir. (Kieser, 2005, s. 689.)
Muhacir karmaşası yaşayan Osmanlı Hükümeti, Ermeni yetimlerini genel anlamda yetimhanelere yerleştirerek terbiye ve tahsillerinin sağlanması için uygun koşulları oluşturmaya çalışmıştır. Etnik ve dini ayrıma her ne kadar gidilmese de şartlara göre belli düzenlemelerin yapıldığı ve bazı durumlarda farklılıkların ortaya çıktığı görülmüştür (Sofuoğlu, 2003, s. 54-55). Farklılıklara rağmen değişmeyen şey ise, hükümetin kimsesiz Ermeni çocuklara yönelik faaliyetleridir. Bu konuda dikkate değer çalışmaları bulunan Dâhiliye Nezareti, yapılacaklar hususunda vilayetler ve mutasarrıflıkları bilgilendirmiştir. Kimsesiz Ermeni çocukların İstanbul’a sevkini her şartta yasaklayan Dâhiliye Nezareti, bu çocukların yetimhanelere yerleştirilmesini ve bakımlarının sağlanmasını hususen emretmiştir.
Osmanlı yönetiminin kimsesiz Ermeni çocuklarına yönelik yaptığı faaliyetin önemli isimlerinden biri Dâhiliye Nazırı Talat Bey, bir diğeri ise yaptığı icraatlarla misyonerlerin ve yabancı diplomatların takdirini kazanan 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa’dır. Cemal Paşa’nın en önemli faaliyeti, şüphesiz Ayın Tura Manastırında bir yetimhane yaptırarak buraya Ermeni yetimlerini yerleştirmesidir. Yabancı kayıtlarda da Cemal Paşa’nın Ermeni muhacirleri ve yetimleri için sarf ettiği gayretlerden bahsedilmektedir.
Cemal Paşa’nın daveti üzerine 1916’da bölgeye gelen Halide Edip’in yetim çocukların sorunlarına ve bu konuda yapılan çalışmalara dair anlatıları oldukça mühimdir. Bu anlatılarda Osmanlı Hükümeti’nin yetim çocuklar sorununa nasıl yaklaştığına değinilirken, ırk ve din gözetmeksizin çocukların ne denli zor şartlarda yaşadığı gözler önüne serilmektedir. Halide Edip, bölgedeki Ermeni yetimlerle ilk karşılaşmasını, Cemal Paşa’nın onu Ayin Tura Yetimhanesine götürmesini ve buradaki trajik manzarayı, “Mor Salkımlı Ev” adlı hatıratında aktarmaktadır (Adıvar, 1996, s. 252-253). Bir süre sonra bu manzara, Dr. Lütfi (Kırdar) ve Halide Edip’in yoğun çalışmaları sonucu ortadan kalkmış, yetimhaneye sağlık ve düzen hâkim olmuştur (Adıvar, 1996, s. 265-266, 268). Yetimhaneye gelerek kimlik ibrazında bulunan ebeveynlerin çocuklarını alabildiği; fakat birçok Ermeni kadının çocuğunu almak için gelirken Türk ve Kürtlerden kimsenin gelmediği bu hatıratta özellikle kaydedilmiştir (Adıvar, 1996, s. 281-282). Halide Edip’in küçük bir kesitini yansıttığı bu yetimhaneler, Osmanlı Hükümeti’nin, sağa sola savrulup kaybolan çocukları, imkânları nispetinde bir araya getirdiği ve böylece onları, daha büyük acıları yaşamaktan kurtardıkları kurumlar olmuştur. 1917 sonlarından itibaren darüleytamların ödeneklerinin tükenmesiyle buraların kapatılması kararı alınmış; fakat yetim çocukların mağdur olmamaları için uzak veya yakın akrabalarına, akrabası olmayanların ise cemaatlerine teslimi için tebligat yapılmıştır. Ayrıca, kimsesiz çocukların Müslüman ailelerin yanında korunması da o dönemde görülmektedir. Nitekim Kamuran Gürün’ün, Osmanlı kayıtlarına dayandırdığı 10 Temmuz 1915 tarihli bir belge, çocukların İslamî geleneklere uygun bir biçimde Müslüman ailelere verildiğini aktarması açısından dikkate değerdir (Gürün, 1988, s. 287). Bu dönemde ihmal edilmeyen bir diğer konu ise; din değiştiren, evlenen ve güvenilir kişilerin yanına bırakılan Ermeni çocukların mülklerinin korunması, yakınları ölenlere ise hisselerinin verilmesi gerekliliğidir.
Bu dönemde her ne kadar belli sıkıntılar yaşansa da Müslüman halkın ve memurların, kimsesiz Ermeni çocuklarına ve kadınlarına karşı genel olarak koruyucu bir tavır sergiledikleri malumdur. Osmanlı Hükümetinin çocukları korumak adına yetimhane ve öksüzhaneler vasıtasıyla birtakım faaliyetlere giriştikleri göz ardı edilmemelidir.
Hükümetin, çocukların yanı sıra, savaştan zarar gören genç kızların ve kadınların iaşe ve asayiş gibi sorunlarına karşı duyarlı olduğu ve cinsel bir istismar söz konusu olduğunda olaya derhal müdahale ettiği bilinmektedir. Hükümetin yanı sıra Müslüman halk da Ermeni genç kızlara ve kadınlara sahip çıkmış, hatta bazı memur ve subayların Ermeni kızlarla evlendikleri kayıtlara geçmiştir. Savaş ortamında zengin, eğitimli ve güzel Ermeni kadınların tehcirden kurtulmak için Müslümanlarla evliliği seçtiği görülmektedir. Kieser, Ermeni kadınlarının evlilik yoluyla tehcirden kurtulduğunu, genellikle; fakat her zaman olmamak kaydıyla Müslüman olduklarını ifade etmektedir (Keiser, 2005, s. 610).
Netice itibariyle, Batıda çocuklar ve kadınlar üzerinden yapılan propagandalarda ifade edildiği gibi, Osmanlı’nın Ermenilerin tamamını Müslümanlaştırdığı, bütün kadın ve kızlara eş yahut ikinci eş olarak el koyduğu, Türk sivil ve askerî yetkililerin kadınları haremlerine aldığı veya yüksek fiyatla sattığı gibi iddialar büyük ölçüde asılsızdır. Nitekim Rusların Hınıs’ı ele geçirdiklerinde üç bin Ermeni kadın ve çocuğu bulmaları, bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Adıvar, H. E. (1996), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür.
Ergin, O. N. (1977), Türk Maarif Tarihi. İstanbul: Eser.
Erkan A. R., Erkan G. (1987, Ocak), “Darüleytamlar”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi, 501, 61-68.
Gürün, K. (1988), Ermeni Dosyası. Ankara: Bilgi.
Keiser, H. L. (2005), Iskalanmış Barış, Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik ve Devlet 1839- 1938 (A. Dirim, Çev.) İstanbul: İletişim
Kırbaç, S. (2003), Osmanlı Belgelerine Göre Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Almanya’ya Gönderilen Darüleytam Öğrencileri. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.
Öke, M. K. (2001), Yüzyılın Kan Davası Ermeni Sorunu, 1914-1923. İstanbul: İrfan.
Özbay, F. (2003), 1911-1922 Yıllarında Anadolu’nun Kimsesiz Kız Çocukları. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.
Sofuoğlu, E. (2003), Osmanlı Devleti’nde Yetimler İçin Alınan Bazı Sosyal Tedbirler. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.[:en]
Adıvar, H. E. (1996), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür.
Ergin, O. N. (1977), Türk Maarif Tarihi. İstanbul: Eser.
Erkan A. R., Erkan G. (1987, Ocak), “Darüleytamlar”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi, 501, 61-68.
Gürün, K. (1988), Ermeni Dosyası. Ankara: Bilgi.
Keiser, H. L. (2005), Iskalanmış Barış, Doğu Vilayetlerinde Misyonerlik Etnik Kimlik ve Devlet 1839- 1938 (A. Dirim, Çev.) İstanbul: İletişim
Kırbaç, S. (2003), Osmanlı Belgelerine Göre Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Almanya’ya Gönderilen Darüleytam Öğrencileri. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.
Öke, M. K. (2001), Yüzyılın Kan Davası Ermeni Sorunu, 1914-1923. İstanbul: İrfan.
Özbay, F. (2003), 1911-1922 Yıllarında Anadolu’nun Kimsesiz Kız Çocukları. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.
Sofuoğlu, E. (2003), Osmanlı Devleti’nde Yetimler İçin Alınan Bazı Sosyal Tedbirler. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç (Ed.), Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler. İstanbul.