Göçmenlerin Yaşamı

Osmanlı Hükümetinin, Ermeni göçmenlerin kamplarda maruz kaldığı olumsuz yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla aldığı önlemler, izlediği politika ve hayata geçirdiği yardım faaliyetleri bir kısım tarihçiler tarafından göz ardı edilmiştir. Söz konusu mesele, 1915 tartışmaları açısından büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada Osmanlı Hükümetinin Ermenilerin barınma, beslenme ve sağlık koşullarını iyileştirmek amacıyla yaptığı çalışmalar ve başka yardım kuruluşlarının faaliyetlerine karşı takındığı tutum incelenmektedir.

Düzenlemeler

30 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan bir yönetmelikte Ermenilerin daha sağlıklı bir ortamda barındırılmaları için kamp alanlarının hazırlanması ve gerekli şartların oluşturulması emredilmektedir (Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, 2005, s.132, 133). Yönetmeliğin 2. maddesi kamp alanlarında göçmenlerin ekonomik bakımdan rahatlamalarını temin için taşınabilir mallarını ve hayvanlarını götürmelerine izin vermektedir. 4. maddeye göre, yerleşim yerlerine ulaşan Ermeniler, ya oradaki köylerde/kasabalarda yapılacak evlerde ya da kurulacağı yerin Hükümet tarafından belirlendiği köylerde barındırılacaklardır. Hükümetin hazine arazileri ve çiftliklerinden uygun olanlarını kamplar için tahsis edeceği de kaydedilmektedir. Yerleşim alanlarına varan Ermenilerin kesin yerleşime dek yiyeceklerinin sağlanması ve ihtiyacı olanlara ev yapılması için gereken harcamalar da, zorunlu göç uygulamasını sistemli bir şekilde yürütmek için ayrılan “muhacirin tahsisatı”ndan karşılanacaktır. Yönetmeliğin 12. maddesi yerleşimi yapılan her aileye eskiden sahip olduğu ekonomik durum ve o andaki gereksinime göre yeterli miktarda arazi verilmesini öngörmektedir. 15. maddede ise çiftçi ve zanaatkâr olan sürgün Ermenilere, sermaye ve araç-gereç sağlanması plânlanmaktadır.

Yabancı Yardımlar

Osmanlı Hükümetinin iyi niyetli çalışmaları dönemin yabancı diplomatları ve misyoner yardım kuruluşları tarafından propaganda faaliyeti gibi gösterilmiş, yapılan çalışmalar gizlenmek istenmiştir. ABD İstanbul Büyükelçisi Morgenthau, Talat ve Enver Paşaların sürgün edilen Ermenilere yardım edilmesini özellikle engellediğini iddia etmiştir. Enver Paşa’ya göre Ermeniler ABD gibi güçlü bir devletin desteğini arkalarında hissetmeleri halinde daha fazla problem çıkaracaklardır. Said Halim Paşa da bu görüşü savunmaktadır. Diğer bir deyişle Osmanlı Devleti Amerikan yardımının psikolojik hedefleri nedeniyle haklı bir kaygı duymuştur. Fakat Talat ve Enver Paşalar yardım yapılmasına karşı çıkmamış, yardımların devlet eliyle dağıtılmasını önermişlerdir. 1915 yılı ortalarından itibaren bu kaygısından vazgeçen Osmanlı Hükümeti, Vali ve Mutasarrıflara misyonerlere yardım konusunda da müdahalede bulunmamıştır. 1916 yılına ait bazı raporlara göre ise kamplardaki yardım faaliyetlerinin organizasyonu tamamen ACASR adlı Amerikan yardım kuruluşu ile Kızılhaç’ın inisiyatifine bırakılmıştır. Hükümet yeni iskân bölgesi olarak ilân ettiği yerlerde başlangıçta istenmemesine rağmen yabancı yardım kuruluşlarıyla işbirliği yapmış, kendi kaynaklarının elverdiği ölçüde söz konusu kuruluşlarla birlikte çalışmıştır. Bu yardım kuruluşlarının en önemlileri ACASR, Lord Mayor’s Fund ve Kızılhaç’tır. Öte yandan Osmanlı Hükümeti ile uzlaşmaya varan Amerikan misyonerleri de göçmenlere yardım ulaştırmak için ülkelerinde büyük bir yardım kampanyası başlatmışlardır. Dr. Wilfred Post’un bildirdiğine göre ACASR yardımlarını genel yardım, özel yardım, tıbbî yardım ve yetimhaneler olmak üzere dört kategoride yürütmüştür. Amerikan arşiv belgeleri, geçici yerleşim bölgelerinde, gerek Osmanlı Muhacirler Komisyonunun, gerekse de Amerikan yardım kuruluşunun kamp ve konaklama yerleri yaptığını göstermektedir. İstanbul ve Trakya dışında, Anadolu ve Suriye ile Afyon, Konya, Kilikya, Harput, Diyarbakır, Urfa, Antep, Birecik, Cizre, Mardin, Maraş, Kilis, Suruç, Bab, İslip ve Meskene, Hamam, Rakka, Ebulharara, Sebha, Selimiye, Hama, Huma ve Şam gibi yerlerde konaklama merkezleri kurulmuştur. Bunun yanında Ermenistan, Filistin, Mezopotamya, İran ve Trans-Kafkasya’da da kamplar bulunmaktadır. Konya, Birecik, Harput, Diyarbakır, Halep ve Cizre gibi yerlerde ise doğrudan Osmanlı Hükümetinin kampları vardır. Bütün bu kamplar Osmanlı hükümet görevlilerinin denetiminde olmakla birlikte, işletmesi zaman içinde yabancı misyonerler veya diğer yardım kuruluşlarına bırakılmıştır. Hükümet kendi kaynaklarının yetersiz kalması üzerine kapılarını her türlü yardıma açmıştır. Her ne sebeple olursa olsun, Osmanlı Hükümeti kampların yönetimini misyoner kuruluşlara ve yardım derneklerine devredebiliyorsa burada Ermenilerin imhası ile ilgili bir plândan söz edilemez. Üstelik Osmanlı Hükümeti, kampların uluslararası kamuoyunun gözü önünde olmasının hem kendisini göçmenlere karşı kötü muamele yapıldığı iddiasından koruyacağının hem de yardım kuruluşlarının desteğinin sürekli olmasını sağlayacağının bilincindedir. Bu nedenle kampları da ücra yerlerde değil, istasyon çevrelerinde, ırmak kıyılarında ve şehir yakınlarında kurmuştur. Nitekim kampları ziyaret eden yabancı misyoner ve diplomatlar da kamplardaki duruma ait izlenimlerini aktarmış, koşulların olumsuzluğuna dair söylentilerin abartılı yahut gerçeklikten uzak olduğunu belirtmişlerdir. Kamplardaki Ermenilere ihtiyaçlarını karşılamaları için düzenli olarak para yardımı yapıldığı misyoner raporlarından ve Konsolosluk görevlilerinin ifadelerinden de anlaşılmaktadır. Bu yardımlar NER tarafından savaş sonrasında da sürdürülmüştür. Savaş sırasında ve sonrasında NER tarafından en büyük yardım operasyonunun Rusya Ermenistanı’nda yapıldığı kesindir. Görüldüğü gibi, Osmanlı Hükümeti başlangıçta bütün zorunlu göç mağdurlarına kendi kaynaklarından yardım yapmayı plânlamış, ancak kaynakların yetersiz kalması üzerine ACASR ile işbirliği yapmıştır. Zamanla kampların yardım organizasyonu tamamen bu kuruluşa bırakılmıştır. Yardımların Ermeni göçmenlerin ihtiyacını tam olarak karşılayabildiği söylenemez. Kamplara ulaşanların durumları yardımlar sayesinde düzelmekle birlikte kamp sakinleri salgın hastalıkların pençesinden tam olarak kurtulamamışlardır. NER ve Kızılhaç gibi pek çok yardım kuruluşu da süreçte önemli bir rol oynamıştır.

Yetimhaneler

Hem kamp yerlerinde hem de dışında bulunmaları nedeniyle ayrı bir yere sahip olan yetimhanelerin bazıları Osmanlı Hükümeti tarafından, bazıları da misyonerler tarafından açılmıştı. Ancak savaşın bütçe dengelerini alt üst etmesi üzerine Osmanlı Hükümeti aldığı bir kararla 1915 ortalarından itibaren Maraş, Urfa, Diyarbakır, Konya, Kayseri, Samsun ve diğer bölgelerde bulunan yetimhanelerdeki Ermeni çocukları hızlı bir şekilde uluslararası yardım kuruluşlarına devretmişti. ACASR kontrolündeki yetimhanelerde yetimlerin sayısı, bu karardan sonra büyük artış göstermiştir. Kilise Misyoner Derneğinin yetimhanesinde de çok sayıda çocuk bulunduğu bilinmektedir. 1918 yılında savaşın bitmesinin ardından Müslüman ailelerden toplanan çocuklar da yetimhanelerin kalabalıklaşmasına sebep olmuş, birçok yetim çocuk yetimhane dışında evlerde, yine yetimhanelerin yardımları sayesinde barındırılmışlardır. Binlerce çocuk NER kaynaklarına göre bakım alamamıştır. Türk İstiklâl Savaşı sürerken yetimhaneler bir düzineye dek düşmüş, fakat faaliyetlerini sürdürmüştür. Yetimhanelerin en kalabalık olduğu yer ise Kafkasya bölgesidir.

Sorunlar

Suriye’ye sevk edilenler için kurulan kamplar, çok değişik yerlerde kurulmuş ve iskân edilen Ermenilerin sıkıntılarını hafifletmede önemli bir işlev görmüştür. Ancak fiziksel bakımdan yetersiz olmaları fonksiyonel olmalarını da önlemiştir. Nitekim kampları ziyaret eden yabancı diplomat ve misyonerler, sıklıkla çadır kentlerin dağınıklığından ve çadırların kalitesizliğinden yakınmaktadırlar. Ancak savaş koşullarında bu fakirlik ve sefalet yalnızca Ermenilere özgü değildir. Osmanlı ordusundaki askerlerin durumu da daha iyi değildir. Erlerin büyük çoğunluğu iklim koşullarına uygun olmayan kumaşlardan yapılmış, yırtık, eski giysiler giymek zorunda kalmıştır. Askerin durumunun bu kadar acı olduğu bir ülkede, kamplarda ikamet eden sivil halkın daha iyi durumda olması beklenemez (Sabis, 1991, s. 331). Bunun yanında göçmen kamplarının istasyon kenarlarında ve nehir kıyılarında kurulmuş olması avantaj teşkil etmiş, çevredeki insanların kamp sakinlerine yardım etmesi kolaylaşmıştır.

Asayiş İşleri

Hükümet asayişi sağlamak için kampları ve göç güzergâhındaki konaklama merkezlerini istasyon yakınlarına veya şehre yakın yerlere kurmayı tercih etmiştir. Ancak savaş kaçkınlarının kurduğu çeteler veya Ermenilerden intikam almayı düşünen başıbozuklar, bu insanların yanlarında değerli mal ve mücevherlerini taşıdığını da varsayarak kamplara sık sık saldırı düzenlemişlerdir. Bu nedenle kamplarda hem iç hem de dış güvenliğin sağlanması Hükümeti uğraştıran önemli bir problem olmuştur. Alınan polisiye önlemler, bazı polislerin kamplara saldıranlarla işbirliği içine girmesi, kamp sakinlerinden rüşvet almaları, kamplardaki kadın ve kızları taciz etmeleri gibi sebeplerle yetersiz kalmıştır.

Hijyen ve Sağlık

Göçmenlerin barındırıldığı kamplarda güvenlik dışındaki önemli problemlerden biri de, kamplara sağlık hizmetlerinin götürülmesi olmuştur. Osmanlı Hükümeti, salgınlarla baş etmek amacıyla sürgün Ermenilere hizmet veren hastaneler kurmuştur. Kamplar, temizlik yeterince sağlanamadığından her türlü salgına açıktır. İhtiyaçlar çok fazla, kaynaklar kıttır. Sürgünlerin yaz aylarında başlaması, su sıkıntısının hemen hemen her kampta yaşanması hijyen koşullarını her geçen gün kötüleştirmiştir. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında, Amerikan Kızılhaçı ve ACASR, muhtelif iskân bölgelerinde ve geçici kamplarda hastaneler kurmuştur. Bunlar misyoner kuruluşları tarafından işletilmekte olup savaşın bitiminden sonra sayıları hızla artmıştır. Kamplardaki hastane hizmetleri ve sağlık koşullarının iyileştirilmesi çerçevesinde göç edenlere sıcak hamam sağlanmıştır. Hükümetin yardım kuruluşlarıyla işbirliği yaparak, yaşanan sıkıntıları hafifletme çabaları da sonuç vermeye başlamıştır.

Beslenme Sorunu

Illustration 0901915 No3788-2

Illustration 0901915 No3788-2

Kamplardaki sağlık ve hijyen sorunlarının başlıca sebebi, açlık veya yetersiz beslenmedir. Göç ettirilen Ermenilerin yolculuk sırasında, yerleşim alanlarında ve kamplarda yiyecek ihtiyaçlarını kısmen Hükümet kısmen de misyoner yardım kuruluşları karşılamaya çalışmış, fakat bu çaba yetersiz kalmıştır. Henüz zorunlu göç uygulamasının sosyal ve ekonomik boyutu hakkında yeterli çalışma bulunmadığından, kafilelerin yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması için devletin merkezden gönderdiği emirlerin taşrada ne ölçüde uygulandığını tam olarak bilmek mümkün değildir. Ancak 30 Mayıs 1915 tarihinde yayınlanan yönetmelikte bile kafilelerin iaşelerinin sağlanması görevi, geçtikleri yerlerin idarecilerine bırakılmıştır. Ayrıca daha sonra yayınlanan yönetmeliklerde gerekli yerlerde merkez, ambar, mutfak, fırın vs. hazırlanması ve yeterli memur bulundurulması emredilmiştir. Devlet her göçmene kişi başına yarım kıyye ekmek veya un vermeyi plânlamıştır. Hükümetin maddî kaynakları daha fazla yardımı mümkün kılmamaktadır. Bu durumun Ermenilerin kasıtlı aç bırakılması ile ilgisi yoktur. Osmanlı askerleri ve Türk halkı da daha iyi beslenememektedir. Nitekim ülkede savaş sebebiyle pahalılık, kıtlık ve açlık vardır. Bu durum karşısında hükümet yabancı yardım kuruluşlarının desteğini sağlama yoluna gitmiştir. Pek çok misyoner de hem yolculuk güzergâhı üzerindeki konaklama noktalarında hem de kamplarda Ermenilere yiyecek yardımı başlatmışlardır. Ancak bu yardımlar da binlerce Ermeni için yetersiz kalmıştır. Diğer taraftan sevkiyatın zor olduğu uzak yerlerde sıkıntının daha fazla hissedilmiş olduğu muhakkaktır.

Değerlendirme

Konu edilen ve büyük çoğunluğunu misyoner ve diplomatların kaleme aldığı raporlara dayalı bilgiler, sürgün edilen Ermenilerin ihtiyaçlarını giderme konusunda Osmanlı Hükümetinin en baştan gayretli ve istekli olduğunu göstermektedir. Yolculuk esnasında ve yerleşim alanlarında Ermenilerin adaptasyonunu kolaylıkla sağlamayı amaçlayan Hükümet, çıkardığı yönetmeliklerle sevk ve iskânın disiplin içerisinde gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Bu sayede kampların barınma, beslenme, sağlık ve ibadet hizmetleri vs. gibi günlük yaşamın gerektirdiği ihtiyaçlar hızla karşılanarak, Ermenilerin sürgünden kaynaklanan sıkıntıları en aza indirilmeye çalışılmıştır. Kamplardaki yaşam koşullarının Anadolu’nun içlerindeki halktan daha iyi olduğu gözlemlenebilmektedir. Bu kamplardaki insanların topluca katliama tabi tutulduğuna dair dedikoduları raporlaştıran diplomatlar, yaptıkları teftişler sonucunda bu tür duyumların gerçek dışı olduğunu bildirmişlerdir.

Kaynakça

Askerî Tarih Belgeleri Dergisi (2005), 83 (Mart 1983), Belge No. 1916. Krş. Arşiv Belgelerinde Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918 (C.I), Ankara.

Sabis, A. İ. (1991), Hatıralarım, Birinci Dünya Harbi, (c.III), İstanbul.

© 2024 - Marmara Üniversitesi